Bir yıldaki en değerli ay; Ramazan ayındayız. Mü’minler için apayrı bir yeri olan, duâ, zikir, şükür, sabır, namaz ve oruç gibi her türlü ibadeti içinde barındıran rahmet ayındayız.
Bambaşka bir âlemdir Ramazan. Gecesinde gündüzünde, her anında ılık meltemlerin estiği, bir şefkat ve merhamet mevsimidir. İnsanın aczini hatırlatan, Rabbine kul olmanın lezzetini tattıran bir rahmet sofrasıdır. Yardımlaşmadır Ramazan. Her şeyi O’nun namına verip, O’nun namına almanın, O’nun namına başlamanın ve işlemenin adıdır. Geceleri kâim, gündüzleri sâim olarak, hayatın gayesini anladığımız, her şeye farklı baktığımız, farklı gördüğümüz, nefis terbiyesinin zirve yaptığı aydır Ramazan. Üstad Bediüzzaman’ın ifadesiyle “İşte Ramazan-ı Şerifteki orucun çok hikmetleri, hem Cenâb-ı Hakkın rububiyetine, hem insanın hayat-ı içtimaiyesine, hem hayat-ı şahsiyesine, hem nefsin terbiyesine, hem niam-ı İlâhiyenin şükrüne bakar hikmetleri var.”
Sevgili Peygamberimiz (asm) bu mübarek ayda her türlü ibadetlerini fazlalaştırır, ashabına her türlü ikramda bulunur ve bol bol duâ ederlerdi. Muaz b. Cebel’in (r.a) bildirdiğine göre Ramazan orucu farz kılınmadan önce Peygamberimiz (asm) farz olmayarak her ayda üç gün, bir de Aşure gününde nafile oruç tutardı.
Ramazan orucu, Mekke’den Medine’ye hicretin ikinci yılının Şaban ayında (Miladi 624) Bedir Gazasından bir ay evvel Bakara Sûresinin 183. âyeti nazil olunca farz kılındı: “Ey iman edenler! Oruç sizden önceki ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Tâ ki günahtan sakınıp takvâya eresiniz.”
İlâhi emre âmâde Ashab-ı Kiram oruç emrinde hiç tereddüt yaşamadı. Ancak, orucun hikmeti, nasıl tutulacağı, iftar ve sahur vaktinin tayini, Ramazan hilâli, oruçlu iken unutup yeme içme, gazâ ve seferde oruç gibi konularda Peygamberimize (asm) birçok sualler yöneltti. Resûlullah Efendimiz de (asm) her fırsatta gerek yaşantısıyla, gerekse konuşmaları ile bu konularda ashabını bilgilendirdi.
Resûlullah (asm) buyurdular: “Ümmetim Ramazan-ı Şerif ayında oruç tutup namaz kılarak (teravih namazı) onun hakkını edâ ederlerse ziyan etmezler.” Ashabdan biri sordu; “Ya Resûlallah onların ziyanı ne olabilir ki?” Resûlullah (asm) şöyle buyurdu: “Bir kimse Ramazan-ı Şerif ayında haram bir işe girerse, içki içerse; o kimsenin orucu makbul olmaz. Gelecek seneye kadar Allah-u Teâlânın, meleklerinin, sema halkının lâneti onun üzerinde kalır.”
Nadi Aksoy
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder