Hz. Âişe (r.a.) anlatıyor: “Resûlullah (asm) mescidde geceleyin teravih namazı kıldı. Müslümanlar da kendilerine uyarak teravih namazı kıldılar. Ertesi gün Müslümanlar bunu birbirlerine anlattılar. İkinci gece Müslümanlar önceki gecekinden daha fazla olarak mescidde toplandılar. Resûlullah mescide çıkarak teravih namazı kıldırdı. Sabah olunca cemaat bunu birbirlerine anlattılar. Üç ve dördüncü gecelerde hep cemaat arttı.”
Cemaatle teravih namazı kılmak hanımlar arasında da yaygınlaştı. Hz. Ömer’in halifeliği döneminde mescide gelemeyip evlerde toplanarak cemaatle teravih namazı kılan hanımlar için imam tayin edilirdi.
Abdurrahman bin Avf (ra), Peygamber Efendimizin (asm) şöyle buyurduğunu rivayet ediyor: “Şüphesiz Allah-u Teâlâ Ramazan orucunu farz kıldı. Ben de size teravihi sünnet kıldım. Öyle ise kim ki, iman ederek ve sevabını kesin olarak Allah’tan bekleyerek gündüzünü oruçlu, gecesini de ibadetle geçirirse, bu geçmiş günahlarına kefâret olur.”
Enes (r.a) anlatıyor: “Ramazan ayı yaklaşınca, Hz. Peygamber (asm) bir akşam namazı bize bir konuşma yaparak şöyle dedi: ‘Ramazan geliyor. Onu karşılayınız. Bilmiş olun ki Ramazanın ilk gecesinde affedilmeyecek tek bir Müslüman kalmayacak.”
Resûlullah Efendimiz (asm) Ramazan ayı yaklaştığında bu ayın hikmeti ve semereleri hakkında ashabına müjdeli haberler verirlerdi. Selman-ı Farisî (ra) anlatıyor: “Şaban ayının son gününde Resûlullah (asm) bize şöyle bir konuşma yaptı: ‘Ey insanlar! Büyük mübarek bir aya giriyoruz. O ayda bin aydan daha hayırlı bir gece vardır. Allah o ayda oruç tutmayı farz kılmıştır. Geceleri ibadet etmeyi de müstehab kılmıştır. Kim bu ayda bir hayır işlerse, diğer aylarda bir farz işlemiş gibidir. Kim bu ayda bir farz işlerse diğer aylarda yetmiş farz işlemiş gibidir. Bu ay sabır ayıdır, sabrın mükâfatı ise cennettir. Bu ay yardımlaşma ayıdır, mü’minlerin rızıklarının arttırıldığı bir aydır. Kim bu ayda bir oruçluyu iftara dâvet ederse günahları affedilir, cehennem ateşinden kurtulur. İftara dâvet eden, oruç tutanın mükâfatı kadar mükâfat alır, oruç tutanın mükâfatından da bir şey eksilmez.’ İçimizden biri: ‘Ya Resûlallah hepimiz oruçluya iftar ettirecek bir şey bulamıyoruz’ dedi. Bunun üzerine şöyle buyurdu: ‘Allah Teâlâ bu sevabı oruçluya bir hurma ile iftar ettirene de, bir yudum su ile iftar ettirene de, su katılmış süt ile iftar ettirene de verir. Bu ay evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu da cehennemden kurtuluşa vesîle olan bir aydır.”
Nadi Aksoy
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder