Takvim ve Günün Sözü

Tarihte Bugün

31 Ağustos 2008 Pazar

Her gün oruca niyet etmek şart mıdır?

Her gün oruca niyet etmek şart mıdır?



Yorucu ama çok hayırlı bir mesleğim var. Meslek ve ev işlerimin bütün yoruculuğuna rağmen Ramazan oruçlarımı tutuyorum. Her orucumun niyetini dilimle ikrar ediyorum. Bazen işlerimin koşuşturması ve yorgunluğuyla niyetimi söylemeyi unutup uyuduğum oluyor, o zaman sadece düşünmüş oluyorum. O durumda niyetim geçerli oluyor mu? Düşünmeyi de unutursam, yani niyet etmeden uyur, sabahı edersem o zaman ne olur?


Müslümanların, Ramazan ayı geldiğinde İslâm dininin şartlarından olan orucu tutmaları kulluk görevidir. İmsak vaktinden iftar vaktine kadar yemeden, içmeden ve cinsel ilişkilerden uzak durarak tutulan oruca bilinçli olarak başlanması gerekmektedir. Oruçtaki amaç ve bilinçten kasıt, bu ibadetin Allah rızası için olmasıdır ki bu, niyet diye tabir edilir. Oruca niyet olmadan, aç kalan kişinin hali hastalığından dolayı perhiz veya rejim yapan kişinin halinden farklı değildir. Yani insanın kendisini oruca niyet etmeksizin yeme, içme ve cinsel ilişkiden uzak tutması oruç ibadeti sayılmaz. Bu bakımdan, ister farz veya vacip, isterse nâfile olsun her türlü oruçta niyet şarttır. Niyetin dil veya kalben olması yeterlidir. Hangi oruca niyet edildiğini kalpten geçirmek, düşünmek, karar vermek niyet demektir. Bu düşünülen, kalpten geçirilen niyetin, dil ile ifade edilip teyit edilmesi, düşüncenin perçinlenmesi anl----- gelir. Her günün orucu tek başına bir ibadettir Fakihlerin çoğunluğuna göre Ramazan ayının her günü için ayrı ayrı niyet edilmesi şarttır. Çünkü her bir günün orucu kendi başına bir ibadet olup, önceki ve sonraki günün orucu ile ilişkisi yoktur; dolayısıyla bir günün orucu bozulduğunda sadece o günün orucu bozulmuş olur, öteki günlerin orucu bu durumdan etkilenmez. Mâlikîler’e göre peş peşe tutulması gereken oruçlar için en başta yapılacak tek niyet yeterlidir. Ancak oruçlara yolculuk, hastalık, hayız ve nifas gibi zorunlu bir sebeple ara verilecek olsa engel ortadan kalktığında oruca başlarken yeni bir niyet gerekir. Niyetin şartları var mıdır? 1 Niyetin kalp ile olması şarttır, hem kalp, hem dil ile yapılırsa daha iyidir. Fakat, yalnız dil ile söylenip kalp ile doğrulanmazsa, bu niyet geçersizdir. 2 Hangi oruca niyet edildiği belirlenmelidir. 3 Niyetin kesin olması, bir şarta bağlı olmaması gerekir. Çünkü niyet, kesin azim ve karar demektir. 4 Niyet vakti; Hanefîlere göre Ramazan orucu, nâfile oruçlar ve vakti belirtilmiş adak (nezr-i muayyen) oruçlarının niyet etme vakti gün batımından başlayıp ertesi günün kuşluk vaktine hatta öğle namazının girmesine az bir vakit kalana kadar devam eder. Öğle vakti girdikten sonra ise, artık hiçbir oruca niyet edilemez. Şâfiîlere göre Ramazan orucu, kaza orucu ve adak orucuna geceden niyetlenmek şarttır. Nâfile oruca ise zevalden (güneşin baş ucunda, tepe noktasında bulunması) önceye kadar niyetlenmek câizdir. Oruç ibadetiyle kimler yükümlüdür? Namaz mükellefiyeti için gerekli olan Müslüman olmak, bulûğ çağına (ergenlik) girmiş olmak, aklî olgunluk düzeyinde (akıllı) olmak şartları, Arapçası “savm” (bir şeye karşı kendini tutmak, engellemek) olan oruç ibadeti için de geçerli olan şartlardır. Ergenlik çağına girmemiş çocuklar ibadetle yükümlü olmamakla beraber, kendilerini ibadete alıştırmak ve ibadeti sevdirmek amacıyla, büyüklerin onlara namaz kıldırmaları ve oruç tutturmaları doğru olur. Peygamberimiz (sas), yedi yaşından on yaşına kadarki sürede çocuğun namaza alıştırılmasını tasiye etmiştir. Vucudî gelişmeleri göz önüne alınmak şartıyla çocukların 8-9 yaşlarından itibaren oruca alıştırılmaları uygundur. Orucun, yukarıda saydığımız vücûb şartlarının yanında kişinin oruç tutmaya güç yetirecek durumda olması ve yolcu olmaması şarttır. Bunlara orucun vaciplik şartları denir. Yüce Allah Kur’ân-ı Kerîm’de “Ey iman edenler! Sizden öncekilere farz kılındığı gibi oruç tutmak size de farz kılındı. Böylece umulur ki fenalıklardan korunursunuz. Oruç sayılı günlerdedir. Sizden her kim o günlerde hasta veya yolcu olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde oruç tutar. Oruç tutamayanlara fidye gerekir. Fidye bir fakiri doyuracak miktardır. Her kim de, kendi hayrına olarak fidye miktarını artırırsa bu, kendisi hakkında elbette daha hayırlıdır. Bununla beraber, eğer işin gerçeğini bilirseniz, oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır.” (Bakara 2/183-184) buyurmuştur. Âyetten anlaşıldığı gibi; hasta ve yolcu olanlar isterlerse oruçlarını Ramazan ayı sonrasına tehir edebilirler. Tutamadığı oruçlarını hasta iyileşince veya yolcu yolculuğunu bitirip ikâmet edince, Ramazan ayından sonra kaza eder. Kadın hayız halindeyken namaz kılıp oruç tutabilir mi? Kadınlar özel durumlarında (hayız, nifas) namaz ve oruç ibadetlerinden muaftırlar. Yüce Allah Kur’ân-ı Kerîm’de kadınların hayız durumunu bir eza ve rahatsızlık olarak açıklamıştır (el-Bakara 2/222). Hz. Muhammed (sas); “Ay başı (hayız, regl) geldiğinde namazı bırak” demiştir. Hz. Aişe (ra) Peygamberimiz’den rivayet ederek “Resulullah (sas) döneminde aybaşı olurduk da orucu kazâ etmemiz emredildiği halde, namazı kazâ etmemiz emredilmezdi” demiştir. Hadislerden de anlaşıldığı gibi regl durumunda olan kadın bu günlerde namaz kılmaz, oruç tutmaz. Çünkü kadının regl ve lohusa günlerinde namaz mükellefiyeti yoktur. Bu namazları daha sonra kazâ da etmez. Fakat o günlerde tutmadığı oruçları daha sonra kazâ eder. Çünkü senenin sayılı günlerinde olan oruç ibadetinin yerine getirilmesi, diğer ibadetlere nazaran biraz zor, sıkıntılı olan durumunu daha sıkıntılı hale getirmesi muhtemel olan hastalık ve yolculuk zamanlarında orucun ertelenmesine verilen izin, kadının özel hallerini de kapsar. Kadının bu şekilde namaz ve oruçtan muaf tutulması, “haktan mahrumiyet” değil, “görevden, vazifeden muafiyettir”. Yüce Allah’ın kadının üzerinden kaldırdığı vazifeye karşılık, sanki vazifesi devam ediyormuş gibi davranıp, Allah’ın tavsiyesine muhalefet ederek, regl haline rağmen oruç tutması helâl değildir, tutulan oruç da geçerli olmaz. İbadet konularında gerçekleşmiş olan icmâlara dikkat etmek, bunlara aykırı davranmamak şarttır. İcmâlara aykırı davranmayı âlimlerimiz bid’at ve sapıklık olarak adlandandırmışlardır. Hamile ve emziren anne orucu erteleyebilir mi? Hamile hanım, oruç tuttuğu takdirde kendisi veya çocuğu zarar görecekse oruç tutmaz. Çocuğunu emziren anne de süt verdiği takdirde sütü azalacak, bebeği doymayacaksa Ramazan orucunu sonra tutmak üzere erteler. Her iki durumda da normale dönüldüğünde oruçlar kazâ edilir (el-Bakara 2/185). Yaşlı insanlar oruç tutamazsa ne yapmalı? Oruç tutmaktan âciz olan yaşlı kimselerin de oruç tutması istenmemiş, bunun yerine, tutamadıkları her oruç için bir yoksulu doyuracak kadar fidye vermeleri ön görülmüştür. İyileşme ümidi kalmamış hastalar da bu hükümdedir. İyileşme ümidi var olan hastalar ramazan oruçlarını iyileşince tutacaklarından fidye vermezler.

DR. JALE ŞİMŞEK

Oruç nedir, karşılığı ve faydaları nelerdir?

Oruç nedir, karşılığı ve faydaları nelerdir?

İslâm'ın beş temelinden biri de Ramazan ayında oruç tutmaktır. Oruç; niyet ederek tan yerinin ağarmaya başlamasından (imsak vaktinden) itibaren güneş batıncaya kadar yememek, içmemek ve cinsel ilişkiden uzak durmak suretiyle yerine getirilen bir ibadettir. Oruç, hicretin ikinci yılında farz kılınmıştır.
Oruç tutmak suretiyle Allah'ın emrini seve seve yerine getiren mü'minlerin bağışlanacağını, günahlarının affedileceğini müjdeleyen Peygamberimiz şöyle buyuruyor: "Bir kimse inanarak ve mükâfatını umarak Ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları bağışlanır." Orucun faydaları:

Oruç Kötülüklerden Korur:
Kur'an-ı Kerimde orucun farz kılındığını bildiren ayetin sonundaki "ta ki korunasınız" ifadesi orucun hikmetine dikkatimizi çekmektedir. Allah, her derde bir deva, her hastalığa bir ilaç verdiği gibi kötülüklere karşı da korunma vasıtaları vermiştir.

İşte orucun bir özelliği de bizi kötülüklerden koruyan bir ibadet oluşudur. Nitekim Peygamberimiz orucun bu özelliğini hepimizin kolayca anlayabileceği şekilde güzel bir benzetme ile açıklayarak şöyle buyurmuştur:

"Oruç bir kalkandır, o halde oruçlu kötü söz söylemesin. Kendisi ile çekişip kavga etmek isteyen kimseye iki defa, "ben oruçluyum" desin." Oruç Ahlâkımızı Güzelleştirir: Oruç, belirli bir süre basit bir aç kalma olayı değildir. Onu sadece bu yönüyle değerlendirmek son derece yanlış olur. Oruç, köklü bir irade terbiyesi, insanı kötü alışkanlıklardan temizleyen, çirkin davranışlardan uzaklaştıran ve iyi huylar kazandıran bir ahlâk eğitimidir.

Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyuruyor:
"Her kim yalan söylemeyi ve yalanla iş görmeyi bırakmazsa Allah onun yemesini, içmesini bırakmasına değer vermez." Oruç İnsanı Sağlıklı Yapar : Orucun, ruh ve beden üzerinde olumlu etkileri ve vücut sağlığı bakımından faydalı sonuçları tıbben de kanıtlanmış bir gerçektir. Pek çok hikmetleri olan oruç emrinin bu yönüne de Peygamber efendimiz dikkatimizi çekerek şöyle buyurmuştur: "Oruç tutunuz ki sağlıklı olasınız."

Oruç Nimetlerin Kıymetini Öğretir:
Nimet elde iken değeri gereği gibi bilinemez. İnsan sahip olduğu nimetlerin değerini ancak bunlar elden çıktıktan sonra anlayabilir. Fakat iş işten geçtiği için artık bunun yararı olmaz.

Oruç tutmakla bir süre nimetlerden uzak kalan kimse bunların değerini daha iyi anlar. Sahip olduğu nimetlerden bir süre uzak kalmak insana, onları daha iyi korumasını, israf etmemesini ve nimetleri kendisine veren Allah'a daha çok şükretmesini öğretir. Nimetlere şükür ise onların çoğalmasına vesile olur.

Allahu Tealâ şöyle buyuruyor:
"Andolsun, şükrederseniz elbette (nimetimi) artırırım." Oruçlu Sabırlı Olmayı Öğrenir : Sabır, başarıya ulaşmanın en önemli şartlarından biridir. Sahip olduğu helâl şeylere oruçlu olduğu için el sürmeyen kimse; iradesine hakim olmuş, nefsini zorluklara alıştırarak terbiye etmiş ve üstün bir meziyet kazanmış olur.

Orucun askerlik ve yurt savunması bakımından da ayrı bir önemi vardır. Savaş zamanlarında cephedeki asker, yiyecek ve içecek bulamadığı zaman açlığa ve susuzluğa katlanmak zorunda kalabilir. oruç tutmaya alışmış olanlar, böyle zorluklara daha kolay dayanırlar.

Orucun Sosyal Faydaları :
Orucun fert bakımından pek çok faydaları yanında toplumun huzuruna da sağladığı çok önemli faydaları vardır.

Oruç, insanın şefkat ve merhamet duygularını geliştirerek bunun topluma sevgi ve yardım şeklinde yansımasını sağlar. Hayatında açlık nedir bilmeyen bir insan yoksulların çektiği açlık ve sıkıntıyı gereği gibi anlayabilir mi? "Bir eli yağda, bir eli balda" olan varlıklı bir kimse yoksulların çektiği ızdırabı yüreğinde duyabilir mi?

Elbetteki, gereği gibi duyamaz. Fakat oruç tutan kimse açlığın ne demek olduğunu bizzat tatmış olduğundan yokluk içinde kıvranan fakirlerin, kimsesizlerin çektikleri sıkıntıları içinde duyarak şefkat ve acıma duyguları gelişir. Bunun sonucu olarak da fakirlere yardım elini uzatarak sıkıntılarını giderir, toplumun huzur ve mutluluğuna katkıda bulunur.

Ramazan nedir?

Ramazan nedir?

İbadetler belirli vakitlerde yapılır. Farz olan orucun vakti Ramazan ayıdır. Ramazan ayının dinimizde büyük bir önemi ve diğer aylar arasında seçkin bir yeri vardır. Ramazan ayının taşıdığı özellikler şunlardır:
İnsanlığı karanlıklardan çıkarıp aydınlığa kavuşturan Rabbimizin son mesajı yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim, bu ayda yeryüzüne inmeye başlamış ve böylece insanlık için yepyeni ve mutlu bir dönem başlamıştır.

Bu gerçek, Kur'an-ı Kerim'de şöyle bildirilmiştir: "Ramazan ayı ki onda Kur'an, insanlara yol gösterici ve doğruyu yanlıştan ayırıcı belgeler olarak indirildi."

Kur'an-ı Kerim Ramazan ayında inmeye başladığı için bu ay, bir anlamda Kur'an ayıdır.

Kur'an-ı Kerim'i Peygamberimize getiren büyük melek Cebrail, her yıl Ramazan ayında Peygamberimize gelir ve o güne kadar nazil olan Kur'an ayetlerini karşılıklı olarak birbirlerine okurlardı.

Hz. Muhammed Aleyhisselâm'a peygamberlik görevi bu ayda verilmiştir. Mekke yakınlarındaki Hira mağarasında "oku" emri ile başlayan ilk Kur'an ayetlerini Hz. Muhammed'e tebliğ eden büyük melek Cebrail (a.s.) daha sonra ona "Sen Allah'ın Resûlüsün (Peygamberisin) ben de Cebrailim" diye hitap ederek onun insanlığın kurtuluşu için peygamber olarak görevlendirildiğini bildirdi.

Bin aydan daha hayırlı olduğu Kur'an-ı Kerim'de bildirilen ve mü'minlere Allah'ın en büyük lütuf ve ikramlarından biri olan "Kadir Gecesi" de bu ayın içindedir. İslâm'ın beş şartından biri olan, insanı nefsinin aşırı arzularından ve maddî ihtiraslardan kurtarıp yücelten ve âdeta melekleştiren oruç ibadeti, bu aya tahsis edilmiştir.

Ramazan gecelerinde cemaatin büyük bir coşku ile kıldığı teravih namazı da bu aya mahsus bir ibadettir. Oruçlunun derin bir huzur ve manevî zevk duyduğu sahur ve iftar sofraları da bu aya ayrı bir anlam kazandıran özelliklerdir.

Kur'an-ı Kerim'de Ramazan


Kur�an-ı Kerim�de Ramazan

Ramazan ayının Kur�an ile özel bir bağlantısı vardır. Bunu Bakara Suresi. Ayet 185�te görebiliyoruz:

�Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur�an�ın indirildiği aydır.

Öyle ise sizden Ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun. Kim o anda hasta veya yolcu olursa (tutamadığı günler sayısınca) başka günlerde kaza etsin.

Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Bütün bunlar, sayıyı tamamlamanız ve size doğru yolu göstermesine karşılık, Allah�ı tazim etmeniz, şükretmeniz içindir.

Oruç ve ibadet

Oruç ve ibadet

Oruç, büyük bir sabır ve fedakarlıkla yerine getirilen bir ibadettir. Bu sabır ve fedakarlık; ancak Allah için yapılır. Oruç ibadetini yerine getirenler, Cennete kendileri için özel olarak ayrılan bir kapıdan gireceklerdir.

On bir ayın sultanı Ramazan

On bir ayın sultanı Ramazan

İbadetler belirli zamanlarda yapılır. Beş vakit namaz günün beş ayrı zamanında yapılıyor. Farz olan bir ibadet de �Oruç�tur. Orucun vakti Ramazan ayıdır. Bu ay oruç tutmak farzdır. Ramazan ayının dinimizde çok büyük bir önemi vardır. Bu ay diğer aylardan ayrılmış ve �on birin ayın sultanı� olarak adlandırılmıştır.
Kur�an-ı Kerim, Ramazan ayında indirilmeye başladığı için bu ay, bir anlamda Kur�an ayıdır. Kur�an-ı Kerim�i Peygamber efendimize getiren büyük melek Cebrail, her yıl Ramazan ayında Peygamberimize gelir ve o güne kadar nazil olan Kur�an ayetlerini karşılıklı olarak birbirlerine okurlardı. Ramazan ayında oruç tutmak önemlidir. Çünkü oruç, insanı nefsinin aşırı arzularından ve maddi ihtiraslarından kurtarıp yücelten ve adeta melekleştirir. Ayrıca ramazan gecelerinde cemaatin büyük bir coşku ile kıldığı teravih namazları da sadece bu aya mahsus bir ibadettir. Oruçlunun derin bir huzur ve manevi zevk duyduğu sahur ve iftar sofraları da Ramazan ayına ayrı bir anlam kazandırır. Oruç tutmanın bir başka özelliğine de peygamberimizin şu sözlerinde buluyoruz: "Bir kimse inanarak ve mükafatını umarak Ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları bağışlanır."

Oruca ne zaman ve nasıl niyet edilir?

Orucun önemli bir şartı da niyettir. Niyetsiz oruç sahih değildir. Bu sebeple; niyetin ne zaman ve nasıl yapılacağının bilinmesi gerekir.


Niyet zamanı itibariyle oruçlar ikiye ayrılır:

1- Akşamdan itibaren gündüz kuşluk vaktine kadar niyet edilebilen oruçlar;

Bunlar, Ramazan ayında tutulan, belirli günlerde tutulması adanan oruçlar ile nafile olarak tutulan oruçlardır. Bu oruçlara geceleyin imsak vaktinden önce niyet edilebileceği gibi gündüz kuşluk vaktine kadar da niyet edilebilir, gece niyet etmek daha faziletlidir. Gündüz oruca niyetin caiz olması, imsaktan sonra bir şey yemeyip içmemeye ve orucu bozan bir iş yapmamaya bağlıdır. Eğer oruca aykırı bir şey yapılmış ise gündüz niyet caiz olmaz.

2- İmsak vaktinden önce geceleyin niyet edilmesi gereken oruçlar:
Bunlar da; Ramazanda tutulamayıp başka zamanda kaza edilen Ramazan orucu ile her çeşit keffaret oruçları, başlanıp ta bozulan nafile oruçların kazası ve mutlak olarak adanan (zamanı belirlenmeyen) oruçlardır.

Bu oruçlar için belirlenen bir vakit olmadığından bunlar için imsaktan önce geceleyin niyet etmek lâzımdır. Bu oruçlara tan yeri ağardıktan yani imsak vakti geçtikten sonra niyet edilmez. Ramazan orucuna akşamdan itibaren kuşluk vaktine kadar niyet edilebilir. Şöyle ki; normal olarak oruca sahur yemeğini yedikten sonra niyet edilir. Ancak sahurda uyanamayıp yeme içme zamanının bittiği imsak vaktinden sonra kalkan bir kimse, güneş doğmuş olsa bile, kuşluk vaktine kadar o günün orucuna niyet edebilir. Yeter ki, imsak vaktinden sonra orucu bozacak bir şey yapmasın.

Sahura kalkmak istemeyen bir kimse akşamdan sonra yarının orucuna niyet edebilir, geceleyin kalkıp tekrar niyet etmesi gerekmez.

Niyet esasen kalp ile olur. Yani geceleyin, yarın oruç tutacağını kalbinden geçiren kimse niyet etmiş demektir. Oruç tutmak düşüncesi ile sahur yemeğine kalkan kimseninbu düşüncesi de niyettir. Oruca kalp ile niyet etmek yeterlidir. Ancak kalp ile yapılan bu niyeti dil ile söylemek daha iyidir. Bu sebeple, oruç tutacak olan kimse, hem içinden niyet etmeli, hem de dili ile: "Niyet ettim Ramazan-ı şerifin yarınki orucuna" diye söylemelidir. Her günün orucuna ayrı niyet etmek lâzımdır.