Oruç tutma şartlarını taşıyan bir kimsenin tutacağı orucun geçerli olabilmesinin şartları şunlardır:
1. Oruç tutmaya niyet etmek
2. İmsaktan iftara kadar yeme, içme ve cinsel ilişkiden uzak durmak
3. Kadınların regl ve lohusa halinde bulunmaması
Regl ve lohusa olan kadınlar, bu hallerinin devam ettiği günlerde oruç tutamaz, namaz kılamazlar.
Bu haller sona erince tutamadıkları günlerin oruçlarını kaza ederler. Fakat kılamadıkları namazları kaza etmezler.
Takvim ve Günün Sözü
Tarihte Bugün
20 Eylül 2007 Perşembe
Orucu yerine getirmenin şartları
Orucun farz olması için gerekli olan şartlardan başka oruç ibadetinin yerine getirilebilmesi için de bazı şartların bulunması lazımdır. Bunlar:
1. Sağlıklı olmak
2. Mukim olmak (yani misafir olmamak).
Oruç tutamayacak kadar hasta olanlarla, dinî ölçülere göre yolcu olanlar oruçlarını erteleyebilirler.
Hastalar iyileşince, yolcular da ikamet ettikleri yere dönünce tutamadıkları günler sayısınca oruçlarını tutarlar.
1. Sağlıklı olmak
2. Mukim olmak (yani misafir olmamak).
Oruç tutamayacak kadar hasta olanlarla, dinî ölçülere göre yolcu olanlar oruçlarını erteleyebilirler.
Hastalar iyileşince, yolcular da ikamet ettikleri yere dönünce tutamadıkları günler sayısınca oruçlarını tutarlar.
Oruca ne zaman ve nasıl edilir?
Orucun önemli bir şartı da niyettir. Niyetsiz oruç geçerli değildir. Bu sebeple; niyetin ne zaman ve nasıl yapılacağının bilinmesi gerekir. Niyet zamanı itibariyle oruçlar ikiye ayrılır:
1- Akşamdan itibaren gündüz kuşluk vaktine kadar niyet edilebilen oruçlar:
Bunlar, Ramazan ayında tutulan, belirli günlerde tutulması adanan oruçlar ile nafile olarak tutulan oruçlardır. Bu oruçlara geceleyin imsak vaktinden önce niyet edilebileceği gibi gündüz kuşluk vaktine kadar da niyet edilebilir, gece niyet etmek daha faziletlidir. Gündüz oruca niyetin caiz olması, imsaktan sonra birşey yemeyip içmemeye ve orucu bozan bir iş yapmamaya bağlıdır. Eğer oruca aykırı bir şey yapılmış ise gündüz niyet caiz olmaz.
2- İmsak vaktinden önce geceleyin niyet edilmesi gereken oruçlar:
Bunlar da; Ramazanda tutulamayıp başka zamanda kaza edilen Ramazan orucu ile her çeşit keffaret oruçları, başlanıp ta bozulan nafile oruçların kazası ve mutlak olarak adanan (zamanı belirlenmeyen) oruçlardır. Bu oruçlar için belirlenen bir vakit olmadığından bunlar için imsaktan önce geceleyin niyet etmek lâzımdır. Bu oruçlara tan yeri ağardıktan yani imsak vakti geçtikten sonra niyet edilmez.
Normal olarak oruca sahur yemeğini yedikten sonra niyet edilir. Ancak sahurda uyanamayıp yeme içme zamanının bittiği imsak vaktinden sonra kalkan bir kimse, güneş doğmuş olsa bile, kuşluk vaktine kadar o günün orucuna niyet edebilir. Yeter ki, imsak vaktinden sonra orucu bozacak bir şey yapmasın. Sahura kalkmak istemeyen bir kimse akşamdan sonra yarının orucuna niyet edebilir, geceleyin kalkıp tekrar niyet etmesi gerekmez. Niyet esasen kalb ile olur. Yani geceleyin, yarın oruç tutacağını kalbinden geçiren kimse niyet etmiş demektir. Oruç tutmak düşüncesi ile sahur yemeğine kalkan kimsenin bu düşüncesi de niyettir. Oruca kalb ile niyet etmek yeterlidir. Ancak kalb ile yapılan bu niyeti dil ile söylemek daha iyidir. Bu sebeple, oruç tutacak olan kimse, hem içinden niyet etmeli, hem de dili ile: "Niyet ettim Ramazan-ı şerifin yarın ki orucuna" diye söylemelidir. Her günün orucuna ayrı niyet etmek lâzımdır.
1- Akşamdan itibaren gündüz kuşluk vaktine kadar niyet edilebilen oruçlar:
Bunlar, Ramazan ayında tutulan, belirli günlerde tutulması adanan oruçlar ile nafile olarak tutulan oruçlardır. Bu oruçlara geceleyin imsak vaktinden önce niyet edilebileceği gibi gündüz kuşluk vaktine kadar da niyet edilebilir, gece niyet etmek daha faziletlidir. Gündüz oruca niyetin caiz olması, imsaktan sonra birşey yemeyip içmemeye ve orucu bozan bir iş yapmamaya bağlıdır. Eğer oruca aykırı bir şey yapılmış ise gündüz niyet caiz olmaz.
2- İmsak vaktinden önce geceleyin niyet edilmesi gereken oruçlar:
Bunlar da; Ramazanda tutulamayıp başka zamanda kaza edilen Ramazan orucu ile her çeşit keffaret oruçları, başlanıp ta bozulan nafile oruçların kazası ve mutlak olarak adanan (zamanı belirlenmeyen) oruçlardır. Bu oruçlar için belirlenen bir vakit olmadığından bunlar için imsaktan önce geceleyin niyet etmek lâzımdır. Bu oruçlara tan yeri ağardıktan yani imsak vakti geçtikten sonra niyet edilmez.
Normal olarak oruca sahur yemeğini yedikten sonra niyet edilir. Ancak sahurda uyanamayıp yeme içme zamanının bittiği imsak vaktinden sonra kalkan bir kimse, güneş doğmuş olsa bile, kuşluk vaktine kadar o günün orucuna niyet edebilir. Yeter ki, imsak vaktinden sonra orucu bozacak bir şey yapmasın. Sahura kalkmak istemeyen bir kimse akşamdan sonra yarının orucuna niyet edebilir, geceleyin kalkıp tekrar niyet etmesi gerekmez. Niyet esasen kalb ile olur. Yani geceleyin, yarın oruç tutacağını kalbinden geçiren kimse niyet etmiş demektir. Oruç tutmak düşüncesi ile sahur yemeğine kalkan kimsenin bu düşüncesi de niyettir. Oruca kalb ile niyet etmek yeterlidir. Ancak kalb ile yapılan bu niyeti dil ile söylemek daha iyidir. Bu sebeple, oruç tutacak olan kimse, hem içinden niyet etmeli, hem de dili ile: "Niyet ettim Ramazan-ı şerifin yarın ki orucuna" diye söylemelidir. Her günün orucuna ayrı niyet etmek lâzımdır.
Oruç ne zaman tutulur?
Oruç ay takvimine göre tutulur. Kameri aylar güneş takvimindeki aylara göre on gün kayar. Böylece Ramazan orucuna her yıl on gün erken başlandığından Ramazan ayı yaklaşık 33 yılda sıra ile yılın bütün mevsimlerini dolaşmış olur.
Bu durum, Müslümanın değişik mevsimlerde oruç tutmasını ve dolayısıyla her mevsimin zorluklarına kendini alıştırmasını ve yoksulların çeşitli mevsim şartlarında çektikleri sıkıntıları anlamasını sağlar.
Dünya üzerinde bölgeler arasında önemli farklar vardır. Örneğin kuzey yarım kürede kış yaşanırken, güney yarım kürede yaz mevsimi surer. Eğer oruç, güneş takvimine göre belirli bir mevsimde tutulsaydı, bazı bölgelerdeki Müslümanlar ömür boyu soğuk mevsimde oruç tutarken bazıları daima sıcak günlerde tutacak, aynı şekilde Müslümanların bir kısmı daima uzun günlerde oruç tutarken, bir kısmı da kısa günlerde tutmuş olacaktı.
Böylece bazı Müslümanlar orucu her zaman kolaylıkla tuttuğu halde bazıları da daima güçlük içinde tutmak zorunda kalacaktı. Orucun, yılın bütün mevsimlerini sıra ile dolaşan kameri bir ayda (Ramazanda) tutulması ile bu sakıncalar ortadan kalkmıştır.
Bu durum, Müslümanın değişik mevsimlerde oruç tutmasını ve dolayısıyla her mevsimin zorluklarına kendini alıştırmasını ve yoksulların çeşitli mevsim şartlarında çektikleri sıkıntıları anlamasını sağlar.
Dünya üzerinde bölgeler arasında önemli farklar vardır. Örneğin kuzey yarım kürede kış yaşanırken, güney yarım kürede yaz mevsimi surer. Eğer oruç, güneş takvimine göre belirli bir mevsimde tutulsaydı, bazı bölgelerdeki Müslümanlar ömür boyu soğuk mevsimde oruç tutarken bazıları daima sıcak günlerde tutacak, aynı şekilde Müslümanların bir kısmı daima uzun günlerde oruç tutarken, bir kısmı da kısa günlerde tutmuş olacaktı.
Böylece bazı Müslümanlar orucu her zaman kolaylıkla tuttuğu halde bazıları da daima güçlük içinde tutmak zorunda kalacaktı. Orucun, yılın bütün mevsimlerini sıra ile dolaşan kameri bir ayda (Ramazanda) tutulması ile bu sakıncalar ortadan kalkmıştır.
Orucu bozmayan durumlar
1. Oruçlu olduğunu unutarak; yemek ve içmek.
Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur: "Bir kimse oruçlu olduğunu unutarak yer, içerse orucunu tamamlasın, (sakın) bozmasın. Çünkü onu, Allah yedirmiş, içirmiştir."(45) Unutarak yeyip içerken oruçlu olduğunu hatırlarsa hemen ağzını boşaltıp yıkar ve oruca devam eder. Oruçlu olduğunu hatırladıktan sonra boğazından aşağıya bir şey geçerse orucu bozulur. Bir kimse unutarak yiyen bir oruçluyu gördüğünde eğer güçlü kuvvetli olup oruca dayaniblen bir kişi ise, oruçlu olduğunu kendisine hatırlatır, zayıf ve güçsüz bir kişi ise hatırlatmaz.
2. Bir suya dalıp kulağına su kaçmak
3. Kendi isteği olmayarak boğazına toz ve duman girmek
4. Kendi isteği olmayarak kusmak
5. Kendiliğinden içeriden gelen kusuntu yine kendiliğinden içeriye gitmek
6. Uyurken ihtilâm olmak (yani uyurken cünüplük hali meydana gelmek
7. Dokunma ve öpme olmadan sadece bakmak veya düşünmek sebebiyle boşalmak
8. Karısını sadece öpmek
9. Geceleyin cünüp olduğu halde sabaha kadar yıkanmayıp gündüz yıkanmak
10. Dişleri arasında sahur yemeğinden kalan nohut miktarından az olan kırıntıyı yutmak
11. Ağzındaki tükrüğü yutmak. Ağzından dışarı çıkıp tamamen ayrılan tükrüğü tekrar yutmak orucu bozar
12. Ağzına gelen balgamı yutmak
13. Kafasından burnuna gelen akıntıyı içine çekip yutmak
14. Ağzına aldığı (meselâ dişine koyduğu) ilâcın tadı boğazına varmak
15. Erkeğin tenasül organına ilâç veya su akıtmak
16. Göze ilâç damlatmak
17. Kan aldırmak
18. Gözlerine sürme çekmek
Bu saydığımız şeylerin hiçbirisi orucu bozmaz.
Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur: "Bir kimse oruçlu olduğunu unutarak yer, içerse orucunu tamamlasın, (sakın) bozmasın. Çünkü onu, Allah yedirmiş, içirmiştir."(45) Unutarak yeyip içerken oruçlu olduğunu hatırlarsa hemen ağzını boşaltıp yıkar ve oruca devam eder. Oruçlu olduğunu hatırladıktan sonra boğazından aşağıya bir şey geçerse orucu bozulur. Bir kimse unutarak yiyen bir oruçluyu gördüğünde eğer güçlü kuvvetli olup oruca dayaniblen bir kişi ise, oruçlu olduğunu kendisine hatırlatır, zayıf ve güçsüz bir kişi ise hatırlatmaz.
2. Bir suya dalıp kulağına su kaçmak
3. Kendi isteği olmayarak boğazına toz ve duman girmek
4. Kendi isteği olmayarak kusmak
5. Kendiliğinden içeriden gelen kusuntu yine kendiliğinden içeriye gitmek
6. Uyurken ihtilâm olmak (yani uyurken cünüplük hali meydana gelmek
7. Dokunma ve öpme olmadan sadece bakmak veya düşünmek sebebiyle boşalmak
8. Karısını sadece öpmek
9. Geceleyin cünüp olduğu halde sabaha kadar yıkanmayıp gündüz yıkanmak
10. Dişleri arasında sahur yemeğinden kalan nohut miktarından az olan kırıntıyı yutmak
11. Ağzındaki tükrüğü yutmak. Ağzından dışarı çıkıp tamamen ayrılan tükrüğü tekrar yutmak orucu bozar
12. Ağzına gelen balgamı yutmak
13. Kafasından burnuna gelen akıntıyı içine çekip yutmak
14. Ağzına aldığı (meselâ dişine koyduğu) ilâcın tadı boğazına varmak
15. Erkeğin tenasül organına ilâç veya su akıtmak
16. Göze ilâç damlatmak
17. Kan aldırmak
18. Gözlerine sürme çekmek
Bu saydığımız şeylerin hiçbirisi orucu bozmaz.
Oruç nedir?
İslâm'ın beş temelinden biri de Ramazan ayında oruç tutmaktır. Oruç; niyet ederek tan yerinin ağarmaya başlamasından (imsak vaktinden) itibaren güneş batıncaya kadar yememek, içmemek ve cinsel ilişkiden uzak durmak suretiyle yerine getirilen bir ibadettir. Oruç, hicretin ikinci yılında farz kılınmıştır.
Oruç tutmak suretiyle Allah'ın emrini seve seve yerine getiren mü'minlerin bağışlanacağını, günahlarının affedileceğini müjdeleyen Peygamberimiz şöyle buyuruyor: "Bir kimse inanarak ve mükâfatını umarak Ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları bağışlanır."
Oruç, bütün dinlerde (inanç sistemlerinde) meşru kılınmış önemli bir ibadettir. İslam, orucun diğer semavi olan ve olmayan dinlerdeki ibadet dışı boyutuna son vermiştir. İslam, orucun yalnız şekli ile yetinmeyip, onun manevi hakikatine de gereken önemi vermiştir. İslam'da oruçla birlikte yalnızca; yemek yemek, cinsi yakınlıkta bulunmak gibi eylemler yasaklanmakla kalmamış, bununla birlikte; orucun gayesini, ruhi ve ahlaki kaidelerini bozan her türlü davranış da yasaklanmıştır.
Oruç tutmak suretiyle Allah'ın emrini seve seve yerine getiren mü'minlerin bağışlanacağını, günahlarının affedileceğini müjdeleyen Peygamberimiz şöyle buyuruyor: "Bir kimse inanarak ve mükâfatını umarak Ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları bağışlanır."
Oruç, bütün dinlerde (inanç sistemlerinde) meşru kılınmış önemli bir ibadettir. İslam, orucun diğer semavi olan ve olmayan dinlerdeki ibadet dışı boyutuna son vermiştir. İslam, orucun yalnız şekli ile yetinmeyip, onun manevi hakikatine de gereken önemi vermiştir. İslam'da oruçla birlikte yalnızca; yemek yemek, cinsi yakınlıkta bulunmak gibi eylemler yasaklanmakla kalmamış, bununla birlikte; orucun gayesini, ruhi ve ahlaki kaidelerini bozan her türlü davranış da yasaklanmıştır.
Ramazan ayı nasıl belirlenir?
Ramazan ayı nasıl belirlenir?
Ramazan ayının başlayış ve bitişi ile bayram gününün doğru olarak tesbit edilmesi, İslam dünyasında tartışılan en önemli konulardan biridir. Farklı hesaplamalar nedeniyle İslam ülkelerinden bazıları Ramazan'a ve Bayram'a bir gün önce ya da sonra girer. Ramazan, Şevval ve Zilhicce gibi kameri aylara ait hilaller gözlemle tesbit edildiği gibi bunlar astronomik hesaplarla da belirlenebilir. İslamın ilk yıllarında astronomi bilimi ayın hareketleri hakkında kesin ve doğru bilgi verecek seviyede olmadığından Ramazan ayının başlangıcı ile bayram, yeni hilal görülerek tesbit ediliyordu.
Astronomi bu gün kesin sonuçlar vermekte, astronomik hesaplarla çok önceden ayın hareketleri saat, dakika ve saniyesine kadar tesbit edilmektedir. Astronominin bugünkü kadar kesin ve yaygın olmadığı yüzyıllarda bile İslam alimlerinin bir bölümü Ramazanın başlangıcı ile bitiminin astronomik hesaplarla tesbit edilebileceğini ve buna göre oruca başlanıp bayram yapılabileceğini belirtmişlerdir.
Bu gün ise, astronomi ilmi ayın hareketleri hakkında doğru ve kesin bilgi verecek seviyeye gelmiş, kameri aybaşlarının tesbitindeki şüpheler ortadan kalkmıştır. Ramazan ve bayram hilallerinin tesbiti için yapılan gözlemler de astronomik hesapların doğruluğunu göstermiştir.
İster hilali görerek, ister astronomik hesaplarla olsun amaç, Ramazanın başlangıç ve bitiş günleri ile bayram tarihlerinin doğru olarak belirlenmesidir.
İslam, ilim ve tecrübeye büyük önem vermiş, İslam bilginleri ilmin hemen her dalında olduğu gibi astronominin gelişmesinde de değerli çalışmalar yapmışlardır. Durum böyle olunca, ayın ve güneşin hareketleri hakkında kesin bilgiler veren ve pek çok kolaylıklar sağlayan astronomiden oruç vaktinin belirlenmesinde ilme büyük değer veren bir dinin mensupları olan müslümanların yararlanması gerekmez mi?
Astronomik hesaplarla kameri ayların tesbiti, bu gün ortaya atılmış bir görüş değildir. Asırlarca öncesinden itibaren bu yolla, Ramazan ve bayramların tesbit edilmesinin caiz olduğu görüşünde olan pek çok İslam alimi geldiği gibi, günümüzdeki ilim adamlarının çoğunluğu da bu görüşü benimsemektedir.
Kaldı ki, namaz vakitleri de ilk zamanlar görünüşe göre güneşin hareketine (gerçekte ise dünyanın güneş etrafında dönmesine) bağlı olarak ışık ve gölge durumlarına göre çıplak gözle tesbit edildiği halde, günümüzde yine kitap ve sünnetteki ölçüler esas alınarak önceden hesapla belirlenip takvimlerde gösterilmektedir.
Günlük orucun başlangıç (imsak) ve bitiş (iftar) vakitlerinin tesbiti de yine güneşe göre namaz vakitlerinde olduğu gibi astronomik hesaplarla yapılmaktadır. Hesapla yapılan bu tesbitleri dileyen kimse, gözlemle de yapabilir.
Ramazan ayının başlayış ve bitişi ile bayram gününün doğru olarak tesbit edilmesi, İslam dünyasında tartışılan en önemli konulardan biridir. Farklı hesaplamalar nedeniyle İslam ülkelerinden bazıları Ramazan'a ve Bayram'a bir gün önce ya da sonra girer. Ramazan, Şevval ve Zilhicce gibi kameri aylara ait hilaller gözlemle tesbit edildiği gibi bunlar astronomik hesaplarla da belirlenebilir. İslamın ilk yıllarında astronomi bilimi ayın hareketleri hakkında kesin ve doğru bilgi verecek seviyede olmadığından Ramazan ayının başlangıcı ile bayram, yeni hilal görülerek tesbit ediliyordu.
Astronomi bu gün kesin sonuçlar vermekte, astronomik hesaplarla çok önceden ayın hareketleri saat, dakika ve saniyesine kadar tesbit edilmektedir. Astronominin bugünkü kadar kesin ve yaygın olmadığı yüzyıllarda bile İslam alimlerinin bir bölümü Ramazanın başlangıcı ile bitiminin astronomik hesaplarla tesbit edilebileceğini ve buna göre oruca başlanıp bayram yapılabileceğini belirtmişlerdir.
Bu gün ise, astronomi ilmi ayın hareketleri hakkında doğru ve kesin bilgi verecek seviyeye gelmiş, kameri aybaşlarının tesbitindeki şüpheler ortadan kalkmıştır. Ramazan ve bayram hilallerinin tesbiti için yapılan gözlemler de astronomik hesapların doğruluğunu göstermiştir.
İster hilali görerek, ister astronomik hesaplarla olsun amaç, Ramazanın başlangıç ve bitiş günleri ile bayram tarihlerinin doğru olarak belirlenmesidir.
İslam, ilim ve tecrübeye büyük önem vermiş, İslam bilginleri ilmin hemen her dalında olduğu gibi astronominin gelişmesinde de değerli çalışmalar yapmışlardır. Durum böyle olunca, ayın ve güneşin hareketleri hakkında kesin bilgiler veren ve pek çok kolaylıklar sağlayan astronomiden oruç vaktinin belirlenmesinde ilme büyük değer veren bir dinin mensupları olan müslümanların yararlanması gerekmez mi?
Astronomik hesaplarla kameri ayların tesbiti, bu gün ortaya atılmış bir görüş değildir. Asırlarca öncesinden itibaren bu yolla, Ramazan ve bayramların tesbit edilmesinin caiz olduğu görüşünde olan pek çok İslam alimi geldiği gibi, günümüzdeki ilim adamlarının çoğunluğu da bu görüşü benimsemektedir.
Kaldı ki, namaz vakitleri de ilk zamanlar görünüşe göre güneşin hareketine (gerçekte ise dünyanın güneş etrafında dönmesine) bağlı olarak ışık ve gölge durumlarına göre çıplak gözle tesbit edildiği halde, günümüzde yine kitap ve sünnetteki ölçüler esas alınarak önceden hesapla belirlenip takvimlerde gösterilmektedir.
Günlük orucun başlangıç (imsak) ve bitiş (iftar) vakitlerinin tesbiti de yine güneşe göre namaz vakitlerinde olduğu gibi astronomik hesaplarla yapılmaktadır. Hesapla yapılan bu tesbitleri dileyen kimse, gözlemle de yapabilir.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)