Takvim ve Günün Sözü
Tarihte Bugün
1 Ekim 2007 Pazartesi
Kadir gecesi
CEVAP
Ramazan-ı şerif ayı içinde bulunan en kıymetli gecedir. Bazı âlimlere göre Mevlid gecesinden sonra en kıymetli gecedir. Kadir Gecesi, Muhammed aleyhisselamın ümmetine mahsus bir gecedir. Başka Peygamberlere böyle bir gece verilmemiştir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ, Kadir gecesini ümmetime hediye etti, ondan önce kimseye vermedi.) [Deylemi]
Peygamber efendimiz, daha önceki ümmetlerden bin sene cihad eden insanları düşünüp, benim ümmetimin ömrü kısadır, az ibadet ederler diye üzülünce, Allahü teâlâ, (Kadir gecesi senin ve ümmetinindir) buyurup Habibinin kalbini ferahlandırdı. Hem de Kadir gecesi, her Ramazan ayında gelir.
Resulullah efendimize kendisinden önceki insanların ömürlerinin ne kadar olduğu bildirilince, kendi ümmetinin ömürlerini kısa buldu, uzun ömürlü olan diğerlerinin işledikleri salih amelleri işleyemezler diye düşününce, Allahü teâlâ Ona bin aydan hayırlı olan Kadir gecesini ihsan etti. (İ. Malik)
Resulullah efendimiz, (Beni İsrail Peygamberlerinden 80 yıl Allahü teâlâya ibadet eden oldu) buyurunca, Eshab-ı kiram hayret ettiler. Bunun üzerine Cebrail aleyhisselam gelip; �Ya Resulallah, senin ümmetin bu Peygamberlerin, 80 yıllık ibadetine şaşarlar. Allahü teâlâ sana ondan iyisini gönderdi� diyerek, (Kadir gecesi, bin aydan hayırlıdır) mealindeki âyeti okudu. (Tefsir-i Mugni)
Kadir gecesi hakkındaki hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Dört gecenin gündüzü de gecesi gibi faziletlidir. Allahü teâlâ, o günlerde dua edenin isteğini geri çevirmez, onları mağfiret eder ve onlar bu günlerde bol ihsana nail olurlar. Bunlar, Kadir gecesi, Arefe gecesi, Berat gecesi, Cuma gecesi ve günleri.) [Deylemi]
(İnanarak ve sevabını Allahü teâlâdan umarak, Kadir gecesini ihya edenin geçmiş günahları affolur.) [Buhari, Müslim]
(Kadir gecesinde, bir kere Kadir suresini okumak, başka zamanda Kur�an-ı kerimi hatim etmekten daha sevaptır. Kadir gecesinde bir tesbih (Sübhanallah), bir tahmid (Elhamdülillah), bir tehlil (Allahü ekber) söylemek yedi yüz bin tesbih, tahmid ve tehlilden kıymetlidir. Bu gece koyun sağımı müddeti kadar [az bir zaman] namaz kılmak, ibadet etmek, bir ay bütün geceleri sabaha kadar ibadetle geçirmekten daha kıymetlidir.) [Tefsir-i Mugni]
(Kadir gecesi üç defa �La ilahe illallah� söyleyen müslümanın, birincisinde bütün günahları bağışlanır. İkincisinde Cehennemden kurtulur, üçüncüsünde Cennete girer.) [Tefsir-i Mugni]
Sual: Kadir gecesinin kıymeti nedir ve 27. gece olduğu kesin midir?
CEVAP
Kadir gecesi Ramazan ayı içindedir. Kadir gecesinin hangi gece olduğu, kesin olarak belli değildir. Âlimlerimiz, (Allahü teâlâ, rızasını taatte, gazabını günahlarda, orta namazı beş vakit namazda, evliyasını halk arasında, Kadir gecesini Ramazan ayı içinde gizlemiştir) buyuruyorlar.
O halde Allahü teâlânın rızasına kavuşmak için, hiçbir iyiliği küçük görmemeli! Gazabı günahlar içinde saklı olduğu için, hiçbir günahı küçük görmemeli; orta namazı kaçırmamak için, beş vakit namazı vaktinde kılmalı; evliya halk arasında gizli olduğu için herkese iyi muamele etmeli. Her geleni Hızır, her geceyi Kadir bilmelidir.
V.Necat�taki hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Allah indinde en kıymetli gece, Kadir gecesidir.)
(Bin aydan daha kıymetli olan Kadir gecesinin hayrından mahrum kalan, her hayırdan mahrum kalmış sayılır.)
Kadir gecesi ile ilgili hadis-i şeriflerden birkaçı da şöyledir:
(Kadir gecesini Ramazanın son on gününde arayın.) [Müslim]
(Kadir gecesini, Ramazanın son on gününün 21, 23, 25, 27 ve 29 gibi tek gecelerinde veya Ramazanın son gecesinde arayın. Sevabını umarak Kadir gecesini ibadetle geçirenin günahları affolur.) [İ.Ahmed]
(Kadir gecesi Ramazanın 27. gecesidir.) [Ebu Davud]
İmam-ı a�zam hazretleri, Kadir gecesinin, Ramazanın 27. gecesine çok isabet ettiğini bildirmiştir. (Kadir gecesine rastlamış olan bir geceyi ihya eden, Kadir gecesini ihya etmiş gibi sevap kazanır) hadis-i şerifini düşünerek sık sık vaki olan 27. gece ihya edilirse, o gece Kadir gecesi olmasa bile, büyük sevaba kavuşulur.
Kadir gecesini soran bir zata, Peygamber efendimiz, (Bu yıl Kadir gecesi Ramazanın ilk gecesi idi geçti. 27. geceyi ihya et! Ramazanın 27. gecesini ihya edene, vücudundaki kıllar sayısınca, hac, umre, şehid ve gazi sevabı verilir) buyurdu. Başka birisine de, (Bu yıl Kadir gecesi geçti, fakat Ramazanın 27. gecesini ihya et! Kadir gecesi sevabına kavuşursun. Şefaatten nasipsiz kalmazsın) buyurdu. Hz. Âişe validemize de, (13. gece idi geçti. Kadir gecesini kaçırdıysan, 27. geceye kavuşursun. O geceyi ihya edersen, ahiret yolculuğu için azık olarak o geceki ibadet sana yeter) buyurdu. Hz. Âişe validemiz, (Resulullah, Ramazanın son on gününde çok ibadet ederdi) buyuruyor.
Mübarek vakitlerde, günahlardan titizlikle uzak durmalı, taatları, ibadetleri ve her çeşit hayratı artırmalıdır. Zira Allahü teâlâ, tarafından sevilen kimse, faziletli vakitlerde faziletli amellerle meşgul olur. Buğzettiği kul ise; faziletli vakitlerde kötü işlerle meşgul olur. Kötü işlerle meşgul olanın bu hareketi azabının daha şiddetli olmasına ve Allahü teâlânın, ona daha çok buğzetmesine sebep olur. Çünkü o, böyle yapmakla vaktin bereketinden mahrum kalmış ve onun hürmet ve şerefini çiğnemiş olur.
Bu geceyi ihya için ilim öğrenmeli, mesela ilmihal okumalı, kaza namazı kılmalı, Kur�an-ı kerim okumalı, dua, tevbe etmeli, sadaka vermeli, Müslümanları sevindirmeli, bunların sevaplarını ölü diri bütün müminlere göndermeli! Kadir gecesini ihya edenin, Ramazan orucunu tutanın, haccı kabul olanın, bütün günahları affolursa da, namaz, oruç ve kul borçları ödenmiş olmaz. Bunları kaza ederek, ödeyerek borçtan kurtulmak gerekir.
Resulullah efendimiz, Kadir gecesinde, (Allahümme inneke afüvvün kerimun tühıbbül afve fa�fü anni) duasını okumayı bildirmiştir. (Ya Rabbi, sen affedicisin, kerimsin, affı seversin, beni de affeyle) demektir.
Bin aydan faziletli, ne kadar kadri yüce!
Sayısız günahkâr kul, affa uğrar bu gece.
Sual: Kadir gecesinde bir günlük kaza namazı kılanın bin aylık kaza namazı borcunun ödeneceği söyleniyor. Hiç namaz kılmayıp sadece Ramazanda her gece bir günlük kaza kılan Kadir gecesini bulur. Bin aylık [83 yıllık] namaz borcu ödenmiş olur mu?
CEVAP
Mirac gecesinde yüz rekat nafile namaz kılanın bütün namaz borçlarının ödeneceği de söylendi. Muteber kitaplardan nakledilmezse, böyle büyük hatalara düşülür. Hadis-i şerifte de buyuruldu ki:
(Kabul olan hac, geçmiş günahları yok eder.) [Beyheki]
Kadir gecesini ihya edenin, Ramazan orucunu tutanın, haccı kabul olanın, bütün günahları affolursa da, namaz, oruç ve kul borçları ödenmiş olmaz. Bunları kaza ederek, ödeyerek borçtan kurtulmak lazımdır. (Hadika)
Günahların affolması için Ehl-i sünnet itikadına sahip olmak, bid�at işlememek lazımdır.
Bu geceyi ihya için kaza namazı kılmalı, Kur�an-ı kerim okumalı, dua, tevbe etmeli, sadaka vermeli, müslümanları sevindirmeli, bunların sevaplarını ölü diri bütün müslümanlara göndermelidir!
Sual: Kadir gecesinin alametleri nelerdir? Özellikle Kadir gecesine rastlamak için Ramazanın gecelerini nasıl değerlendirmeli?
CEVAP
Ramazanın her gecesini Kadir gecesi bilerek hareket edilirse Kadir gecesine rastlanmış olur. Her gün en az şunlar yapılmalı:
1- Yatsı namazında zammı sure olarak Kadir suresini okumalı.
2- Kadir gecesi okunacak duayı okumalı.
3- Bir iki sayfa Kur'an-ı kerim okumalı.
4- İlmihalden bir iki sayfa okumalı.
5- Az da olsa sadaka vermeli.
6- Gece seher vakti, iki rekat namaz kılıp, silsile-i aliyyeyi okuyarak, o âlimlerin hürmetine dua etmelidir.
7- Gündüzü de gecesi gibi kıymetli olduğu için gündüzleri de değerlendirmelidir.
Kadir gecesin alametleri
Kadir gecesi, açık ve sakin olur, ne sıcak, ne de soğuk olur. Ertesi sabah güneş, kızıl olup, şuasız doğar. Kadir Gecesinde köpek sesi duyulmaz diyen âlimler de olmuştur. Ubeyd bin Ömer hazretleri anlatır: Kadir gecesi denizde idim, denizin suyunu içtim, tuzlu değildi, tatlı ve hoş idi.
Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Kadir gecesi açık ve mülayim olur. Soğuk ve sıcak değildir, sabahında da güneş zaif ve kızıl olarak doğar.) [Taberani]
(Kadir gecesi açık olur, sıcak ve soğuk değildir. Bulut yoktur. Yağmur ve rüzgar yoktur. O gecenin sabahının alameti güneşin şuasız doğmasıdır.) [Taberani]
(Kadir gecesi sabahı güneş şuasız olarak doğar. Yükselinceye kadar sanki büyük bir tabak gibidir.) [Müslim]
Sual: Kur�an-ı kerimin Kadir gecesinde indirildiği Kadr suresinde bildiriliyor. Şimdi, bu gece niye her sene aynı güne gelmiyor da Ramazan ayı içinde değişik günlere geliyor? Niye hep aynı gece olmuyor? Mesela, Kur�an-ı kerimin indirilmeye başlanması, Ramazanın 26�sını 27�sine bağlayan gece vaki olduysa, Kadir gecesinin hep bu gece olması gerekmez mi? Bir de kameri aylar da böyle. Ramazan yaza geldiği gibi kışa da gelebiliyor. Niye hep aynı zamanda olmuyor da yılın bütün aylarını dolaşıyor?
CEVAP
Biri diğerinden farklı sualdir. Allahü teâlâ, kameri [gökteki ayı] bütün seneyi dolaşacak şekilde yaratmıştır. Kameri sene 354 gündür. Şemsi yıla göre 10 veya 11 gün azdır. Bunun için her sene kameri ay, 10 gün önce gelir. Böylece bütün senenin aylarını dolaşır. Allahü teâlâ böyle istemiştir. Ramazan orucu, böylece senenin en uzun ve en kısa, en soğuk ve en sıcak günlerine geliyor.
İslamiyet, bir bölgeye değil, bütün dünyaya gelmiştir. Her coğrafyadaki, her mevsimdeki insanlara hitap eder. Sıcak ve soğuk ülkeler var. Gündüzleri veya geceleri kısa ve uzun yerler var. Hepsi için tek ve aynı tarih olsaydı müslümanların işi güç olurdu. Bunun gibi daha bir çok hikmeti olabilir.
Allahü teâlâ, Kadir gecesini gizlemiş, yani Ramazan ayının çeşitli günlerine koymaktadır. Bu sene Ramazanın birine koyarsa öteki sene Ramazanın yedisine koyabilir, Kadir gecesi o gece olur. Diğer geceler gibi falanca ayın belli bir günü yapmamış, bu geceyi gizlemiştir. Bu gecenin aylarla ilgisi yok, gece ile ilgisi var. Kadir gecesi Ramazanın 27. gecesinde Kur'an-ı kerim inmiş ise, bu sene de Kadir gecesi Ramazanın üçüne alınmış olabilir. Demek ki bu mübarek gece Ramazanın üçüne geldi. Ay mefhumundan sıyrılmak gerekir. Diğer geceler ayla ilgili, Kadir gecesi ayla ilgili değil, gece ile ilgilidir. Allahü teâlâ dileseydi her aya bir tane koyardı ve her ayda Kadir gecesi olabilirdi. Kur'an-ı kerimin indiği bu geceyi de her ay kutlardık.
İlk defa Kur�an-ı kerimin nazil olduğu gecenin hususiyetini, faziletini ve bereketini Allahü teâlâ her sene başka bir geceye veriyor. Yani her sene değişik bir gecenin o kıymet ve fazileti taşımasını irade buyuruyor. Kur�an-ı kerimin nazil olduğu o mübarek gecenin her sene-i devriyesinde aynı gecenin o fazileti taşıması icap etmiyor. Başka bir gece o fazileti taşıyabiliyor.
Nafile oruç ve fazileti
CEVAP
Oruç kazası olmayanın nafile oruç tutması çok sevaptır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Bir gün nafile oruç tutana kimseye, yeryüzü dolusu altın verilse, o orucun sevabını karşılamaz.) [İbni Neccar]
(Gizleyerek, bir gün nafile oruç tutana, Allahü teâlâ, Cennetini ihsan eder.) [Hatib]
Sual: Ramazandan sonra her ay oruç tutmak isteyen hangi günler tutmalıdır?
CEVAP
Her ay 3 gün oruç tutmak çok iyidir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Her [kameri] ayda, üç gün oruç tutmak, bütün yılı oruçlu geçirmek gibi sevaptır.) [Buhari]
(İbrahim aleyhisselam, her ayda 3 gün oruç tuttu. Allahü teâlâ da ona ömrü boyu oruç tutmuş gibi sevap verdi ve ömür boyu sanki yiyip içmiş gibi kuvvet, zindelik verdi.) [Beyheki]
(Her ay 3 gün oruç tutan, yılın tamamında oruç tutmuş gibi olur.) [Müslim]
(Her ay 3 gün oruç tutanın kalbindeki kin yok olur.) [Bezzar]
(Her ay 3 gün oruç tutanın kalbinin pası temizlenir.) [Nesai]
�Eyyâm-ı biyd� denilen kameri ayların 13, 14 ve 15. günleri de tutmak iyi olur. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Ayda 3 gün oruç tutan, ayın 13, 14 ve 15. günlerinde tutsun!) [Nesai]
(Her ay, eyyâm-ı biyd�de oruç tutan kimse, yılın tamamında oruç tutmuş gibi sevaba kavuşur.) [Nesai]
Sual: Zilhicce ayında oruç tutmanın fazileti nedir, hangi günlerde oruç tutmalı?
CEVAP
Kurban bayramının bulunduğu aya Zilhicce denir. Zilhicce ayının ilk on gününde yapılan ibadetlerin kıymeti çoktur. Bu husustaki hadis-i şeriflerden birkaçı şöyledir:
(Zilhiccenin ilk günlerinde tutulan oruç, bir yıl oruç tutmaya, bir gecesini ihya etmek de Kadir gecesini ihya etmeye bedeldir.) [İbni Mace]
(Zilhiccenin ilk on gecesinde yapılan amel için, 700 misli sevap verilir.) [Beyheki]
(Zilhiccenin ilk dokuz gününde oruç tutan, her günü için, helal malından yüz köle azat etmiş veya Allah yolundaki mücahidlere yüz at vermiş veya Kâbe�ye kurban için yüz deve göndermiş gibi sevaba kavuşur.) [R. Nasıhin]
(Bu on günün hayrından mahrum olan kimseye yazıklar olsun! Bilhassa dokuzuncu [Arefe] günü oruçla geçirmelidir! Onda o kadar çok hayır vardır ki, saymakla bitmez.) [T. Gafilin]
(Zilhiccenin ilk dokuz günü oruç tutana, her günü için bir yıllık oruç sevabı verilir.) [Ebul Berekat]
(Zilhiccenin ilk on günü fazilette bin güne, Arefe günü ise, on bin güne eşittir.) [Beyheki]
(Allah indinde zilhiccenin ilk on gününde yapılan amellerden daha kıymetlisi yoktur. Bugünlerde tesbihi, tahmidi, tehlili ve tekbiri çok söyleyin!) [Taberani]
[Tesbih: Sübhanallah,
Tahmid: Elhamdülillah,
Tehlil: La ilahe illallah,
Tekbir: Allahü ekber, demektir.]
İlk on günün kıymeti
Peygamber efendimiz, Zilhiccenin ilk on gününde yapılan amellerin, diğer aylarda yapılan amellerden daha kıymetli olduğunu bildirince, Eshab-ı kiram, (Ya Resulallah, Allah yolundaki cihaddan da mı daha kıymetlidir?) dediler. Peygamber efendimiz, cevabında buyurdu ki:
(Evet cihaddan da kıymetlidir. Ancak canını, malını esirgemeden harbe gidip şehit olan kimsenin cihadı daha kıymetlidir.) [Buhari]
Ebüdderda hazretleri buyurdu ki:
(Zilhiccenin ilk 9 günü oruç tutmalı, çok sadaka vermeli ve çok dua ve istiğfar etmelidir! Çünkü Muhammed aleyhisselam, (Bu on günün hayır ve bereketinden mahrum kalana yazıklar olsun) buyurdu. Zilhiccenin ilk 9 günü oruç tutanın, ömrü bereketli olur, malı çoğalır, çoluk çocuğu belalardan muhafaza olur, günahları affolur, iyiliklerine kat kat sevap verilir, ölürken kolay can verir, kabri aydınlanır, Mizanda sevabı ağır gelir ve Cennette yüksek derecelere kavuşur.) [Şir�a]
Sual: Arefe günü oruç tutmanın önemi nedir?
CEVAP
Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Arefe günü tutulan oruç, bin gün [nafile] oruca bedeldir.) [Taberani]
(Aşure günü orucu bir yıllık, Arefe günü orucu da, iki yıllık [nafile] oruca bedeldir.) [T.Gafilin]
(Arefede tutulan oruç, iki bin köle azat etmeye, iki bin deve kurban kesmeye ve Allah yolunda cihad için verilen iki bin ata bedeldir.) [T.Gafilin]
Sual: Receb ve Şaban aylarında oruç tutmanın fazileti nedir?
CEVAP
Receb ayı, hürmet edilmesi gereken dört kıymetli aydan birisidir. Resulullah efendimiz, Receb ayına çok değer verir ve "Ya Rabbi, Receb ve Şabanı bizler için mübarek kıl ve bizi Ramazana eriştir" diye dua ederdi. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Haram aylar, Receb, Zilkade, Zilhicce ve Muharremdir.) [İbni Cerir]
(Haram aylarda Perşembe, Cuma ve Cumartesi günleri oruç tutana iki yıllık ibadet sevabı yazılır.) [Taberani]
(Haram aylarda bir gün oruç tutup bir gün yemek çok faziletlidir.) [Ebu Davud]
(Receb ayında Allahü teâlâya çok istiğfar edin; çünkü Allahü teâlânın, Receb ayının her vaktinde Cehennemden azat ettiği kulları vardır. Ayrıca Cennette öyle köşkler vardır ki, ancak Receb ayında oruç tutanlar girer.) [Deylemi]
(Allahü teâlâ, Receb ayında oruç tutanları mağfiret eder.) [Gunye]
(Receb-i şerifin bir gün başında, bir gün ortasında ve bir gün de sonunda oruç tutana, Recebin hepsini tutmuş gibi sevap verilir.) [Miftah-ül-cenne]
(Ramazan ayı dışında Allah rızası için bir gün oruç tutan, iyi bir yarış atının bir asırda alacağı mesafe kadar Cehennemden uzaklaşır.) [Ebu Ya�la]
(Receb büyük bir aydır. Allahü teâlâ bu ayda hasenatı kat kat eder. Receb ayında bir gün oruç tutan, bir yıl oruç tutmuş gibi sevaba kavuşur. 7 gün oruç tutana, Cehennem kapıları kapanır. 8 gün oruç tutana Cennetin 8 kapısı açılır. On gün oruç tutana, Allahü teâlâ istediğini verir. 15 gün oruç tutana, bir münadi, "Geçmiş günahların af oldu� der. Receb ayında Allahü teâlâ Nuh aleyhisselamı gemiye bindirdi ve o da, Receb ayını oruçlu geçirdi. Yanındakilere de oruç tutmalarını emretti.) [Taberani]
(Receb ayında, takva üzere bir gün oruç tutana, oruç tutulan günler dile gelip "Ya Rabbi onu mağfiret et" derler.) [Ebu Muhammed]
Şaban ayı
Hz. Âişe validemiz buyuruyor ki:
(Resulullahın, hiçbir ayda, Şaban ayından daha çok oruç tuttuğunu görmedim. Bazen Şabanın tamamını oruçla geçirirdi.) [Buhari]
Şaban ayında niçin çok oruç tuttuğu sorulduğu zaman Resulullah efendimiz buyurdu ki:
(Şaban, öyle faziletli bir aydır ki, insanlar bundan gafildir. Bu ayda ameller, âlemlerin Rabbine arz edilir. Ben de amelimin oruçlu iken arz edilmesini isterim.) [Nesai]
Bu konudaki hadis-i şeriflerden bazıları şöyledir:
(Ramazandan sonra en faziletli oruç, Şaban ayında tutulan oruçtur.) [Tirmizi]
(Şabanda üç gün oruç tutana, Hak teâlâ, Cennette bir yer hazırlar.) [Ey oğul ilmihali]
Bünyesi zayıf olanın, Şabanın 15 inden sonra oruç tutmayıp, farz olan Ramazan-ı şerif orucuna hazırlanması iyi olur. Sağlığı yerinde olan ise, Şaban ayının çoğunu, hatta tamamını oruçlu geçirebilir.
Berat gecesi
Berat gecesi, Şaban ayının on beşinci gecesidir. Yani 14 Şabanın bittiği günün gecesidir.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Şabanın 15. gecesini ibadetle, gündüzünü de oruçla geçirin! O gece Allahü teâlâ buyurur ki: �Af isteyen yok mu, affedeyim. Rızk isteyen yok mu, rızk vereyim. Dertli yok mu, sıhhat, afiyet vereyim. Ne isteyen varsa, istesin vereyim� Bu hâl, sabaha kadar devam eder.) [İbni Mace]
Sual: Şevval ayında tutulan orucun fazileti nedir?
CEVAP
Her zaman oruç tutmak sevaptır. Hadis-i şerifte, (Oruç, Cehennem ateşinden koruyan bir kalkandır) buyuruldu. (Buhari)
Şevval ayında tutulan orucun çok sevabı vardır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Ramazandan sonra Şevval ayında da 6 gün oruç tutan, anasından doğduğu günkü gibi günahsız olur.) [Taberani]
(Ramazan orucu ile Şevvalde de altın gün oruç tutan, bir yıl oruç tutmuş sayılır.) [İbni Mace]
(Ramazan ayı orucu on aya, Ramazandan sonra tutulan 6 gün oruç da iki aya mukabil olur ki, böylece bir yıl oruç tutma sevabına kavuşulur.) [İbni Huzeyme]
Bazı âlimler, bu 6 gün orucun vakit geçirmeden, bayramdan sonra hemen tutulmasının iyi olacağını bildirmişlerdir. Bu oruçları aralıklı tutmak da caizdir.
Şevval ayında tutulan nafile veya kaza oruçlarını pazartesi ve perşembe günleri tutmak daha iyidir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Ameller, pazartesi ve perşembe günleri arz olunur. Ben de amelimin oruçlu iken arz olunmasını isterim.) [Tirmizi]
(Pazartesi ve perşembe, günahların affedildiği gün olduğu için oruç tutuyorum.) [Müslim]
(Cennetin kapıları pazartesi ve perşembe günleri açılır.) [Müslim]
Sual: Şevval ayına girdik. 6 gün orucuna başladım. Ramazanda âdet olduğum zaman tutamadığım oruçlarım oldu. 7 gün tutamadım. 6 günlük oruç diğerinin yerine geçer mi? Yoksa 13 gün oruç tutmam mı gerekiyor?
CEVAP
Altı gün orucu tutarken kazaya da niyet ederseniz hem kazanız ödenmiş olur, hem de Şevval ayında oruç tutma sevabına kavuşmuş olursunuz. 7 gün kaza tutarsanız borcunuz kalmaz.
Sual: Şevval ayında tutulan altı gün orucu (kaza ve nafile oruca niyet ederek) peş peşe tuttuk. Kimisi Pazartesi-Perşembe tutulması gerektiğini söylediğinde kötü bir niyet olmadan, bir an önce tutmak manasında (Altı gün orucu bir an önce tutup kurtulalım) dediğimiz oldu. Bir mahzuru var mı?
CEVAP
Oruç tutan adamın kötü niyeti olur mu? Siz onu kendinize bir görev hissettiğiniz için öyle dediniz. Namaz için de aynı şey söylenir. (Hele şu namazı bir an önce kılalım veya önce namazı kılalım da kurtulalım) demek küfür olmaz. Çünkü borçtan bir an önce kurtulmak demektir.
Sual: Biz komşularla altı gün oruçlarımızı tuttuk. Bir hanım, kadınların tutması gereken bir borcu varsa, bu altı gün nafile orucu tutamaz dedi. Bu doğru mu?
CEVAP
Farz namaz borcu olan nafile ve sünnet kılamaz, ancak oruç tutabilir. Çünkü ikinci ramazana kadar borcunu ödeyebilir. Ama bu altı günleri tutarken kazaya da niyet ederse hem bugünlerde oruç tutmuş olur hem de kazasını ödemiş olur.
Sual: Şevval ayında tutulan 6 gün oruç, şevval ayı içerisinde hangi gün olursa olsun tutulabilir mi?
CEVAP
Evet, 30 gün içinde altı gün oruç tutulur.
Sual: Ben 6 gün orucuna başladım. İkincisini bugün tutacağım. Ancak dün gece biraz uykulu idim, yemeği yiyip yattım. Sabah kalktığımda niyet etmediğimi hatırladım. Ancak gece yatarken hanımıma "ben sahura kalkacağım yarın ve diğer günler (14-15. günler de) oruç tutacağım dedim. Böyle yapmam niyet yerine geçer mi?
CEVAP
Sahura kalkıyor hem de yemek yiyorsunuz. Bu niyet yerine geçer. Hatta acele edip, vakit bitmeden şunu içeyim şunu da yapayım deniliyor, bunlar da niyettir.
Sual: Aşure günü tutulan oruca kaza diye niyet edince, hastalık vb...sebeple orucu bozmak zorunda kalan kişi, bunun için kaza mı kefaret mi tutmalı?
CEVAP
Kazamız varsa zaten kaza edeceğiz, yoksa nafile olacağı için tekrar tutmak vaciptir.
Sual: Tam olarak kaza borcumu hatırlamıyorum; bu yüzden her nafile orucu tutarken, son kazaya kalan ramazan orucumu tutmaya diye niyet etsem sakıncası olur mu?
CEVAP
Çok iyi olur.
Sual: Nafile orucu sebepsiz bozmak uygun mu?
CEVAP
Nafile orucu, sebepsiz bozmak günahtır. Bozunca kaza etmek de gerekir.
Sual: Bir kişi yiyecek bir şey bulamazsa veya yemek hazırlamaya üşenirse, oruç tutsa caiz olur mu?
CEVAP
Çok iyi olur.
Sual: Şabanın 14. mü, 15. günü mü oruç tutulur?
CEVAP
Onbeşinci günü tutulur.
Sual: Her pazartesi günü oruç tutmayı âdet edinen, Nevruz günü pazartesine geldiğinde, yine oruç tutsa, mekruh olur mu?
CEVAP
Mekruh olmaz.
Sual: Savm-ı davud, yani bir gün yiyip bir oruç tutmak cumartesi ve mekruh güne denk gelse caiz mi?
CEVAP
Mahzuru olmaz. En faziletli oruçtur.
Sual: Sükut orucu var mı?
CEVAP
Yoktur.
Sual: İmsaktan sonra, nafile oruca niyet edip, dahveden önce, oruç tutmaktan vazgeçenin, bu orucu kaza etmesi vacip olur mu?
CEVAP
Evet.
Sual: Şabanın 15. günü, cumartesine gelse, sadece bu gün oruç tutulur mu?
CEVAP
Bir gün öncesi ile veya bir gün sonrası ile tutulmalıdır.
Sual: Sadece cumartesi günleri oruç tutmam da mahzur var mı?
CEVAP
Yalnız cumartesi günü oruç tutmak mekruhtur.
Sual: Oruç neden cumartesi günü tek tutulmaz?
CEVAP
Cuma günü tek tutmak sünnet diyen ve mekruh diyen âlimler vardır. İhtiyaten tek tutmamak iyi olur. Ama hadis-i şerifte cumartesi günü tek tutmayın buyuruluyor. Sebebi bildirilmiyor. Cumartesi Yahudilerin önemli bir günüdür. Onlara benzememek için olabilir. Başka hikmetleri de olabilir.
Sual: Kaza orucu olmayanın, tuttuğu kaza orucu nafile mi olur?
CEVAP
Evet.
Sual: Nafile orucu, mesela arkadaş davet ettiği için bozunca sonra o orucu kaza gerekir mi?
CEVAP
Kaza etmek vaciptir. Vacip demek, o orucu yeniden tutmak lazım olur demektir.
Sual: Bir olay için, mesela sınav vb...ya da korktuğumuz bir yere giderken veya korktuğumuz bir olayın sonucunun hayırlı olması niyetiyle nafile oruçlu olmanın fazileti hakkında bilgi verir misiniz?
CEVAP
Oruçlu olmak, abdestli olmak, zikretmek elbette faydalıdır. Kaza borcunuz olmasa bile, oruca niyet ederken, kazaya niyet etmek daha uygundur.
Sual: Hadis-i şerifte (Şevval ayında da 6 gün oruç tutan, anasından doğduğu günkü gibi günahsız olur) buyuruluyor. Yani bir anlamda kabul olunmuş, hakiki tevbe-i nasuh gibi oluyor mu?
CEVAP
Hayır tevbe gibi olmaz. Tevbe pişman olup günahları terk etmektir. Yani artık bir daha günah işlememek demektir. Şevvalde 6 gün oruç tutanın böyle bir niyeti yok. O yine günahlarına devam edecek, sadece oruç tutmakla sevap işliyor, sevabı kadar günahı affoluyor. Sonra bu günahlar büyük günahlar için değil, küçük günahlar içindir. Büyük günahları, insan ve hayvan hakları kendisine veya vârislerine ödenmedikçe günahları affedilmez. Nafile ibadetin sevabına kavuşabilmek için imanda ve farzlarda kusurlu olmamak, haramlardan kaçıp günahlara tevbe etmek ve o işi ibadet olarak yapmaya niyet etmek şarttır. Abdest alanın da bütün günahları affolur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Abdest alan bütün günahlardan temizlenmiş olur.) [Müslim]
Bu da aynen Şevvaldeki oruç gibidir. Küçük günahlardan temizlenmiş olur.
Sual: Oruç tutarken bir davete gidilince, orucu bozmak günah mıdır?
CEVAP
Nafile oruç tutarken uygun bir davete gidilince, orucu bozmak günah değildir. Bir mümin arkadaşı sevindirmek ve onu üzmemek için davetine gidilir. Davete gidip de orucunu bozmayan bir kimseye Peygamber efendimiz, (Arkadaşın senin için bu kadar külfete girdiği halde, sen hâlâ �Oruçluyum� diyorsun. Şimdi ye, sonra yerine bir gün tutarsın) buyurdu. (Dare Kutni)
Yine buyurdu ki:
(Davete giden, Ramazan, kaza ve adak orucu değilse, [nafile] orucunu bozsun!) [Taberani]
(Din kardeşinin hatırı için nafile orucu bozana, bin günlük oruç sevabı yazılır. Bu orucu kaza edince de iki bin günlük sevap yazılır.) [Şir�a]
Öğleden sonra, bir zaruret olmadıkça, nafile orucu bozmamalıdır! Hadis-i şerifte, (Nafile oruç tutan kimse, öğleye kadar muhayyerdir) buyuruldu. (Taberani)
Sual: Cuma günü kaza orucu tutmak mekruh mu?
CEVAP
Cuma günü nafile oruç tutmak müstehaptır. Yani mahzuru olmaz. Kaza orucu tutmak da böyledir. Bazı âlimler Cuma günü tek başına nafile oruç tutmak mekruh dediği için, bütün âlimlere uymak gayesiyle yalnız Cuma günü oruç tutmamak daha uygun olur. Bir ihtiyaçtan dolayı tutulursa mekruh olmaz.
Fitre vermenin önemi
CEVAP
İhtiyacı olan eşyadan ve borçlarından fazla olarak zekat nisabı kadar malı, parası bulunan Müslümanın fitre vermesi vacip olur. Nisaba malik değilse fitre vermesi vacip olmaz. Fakat vermesi iyidir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Ramazan orucu, gökle yer arasında durur. Sadaka-i fıtr verilince yükselir.) [Ebu Hafs]
(Sadaka-i fıtr, oruçlunun, uygunsuz sözlerinden hasıl olan günahları temizler.) [Beyheki]
(Sadaka-i fıtr, zenginlerinize bir tezkiyedir. Fakirleriniz de verirse, Allahü teâlâ onlara daha çoğunu verir.) [Ebu Davud]
[Tezkiye, temize çıkarma, temizleme demektir.]
Diğer üç mezhepte, bir günlük yiyeceği olanın fitre vermesi farzdır. Hadis-i şerifte, (Sadaka-i fıtrı, küçük büyük, zengin fakir herkesin vermesi gerekir) buyuruldu. (Ebu Davud)
Dinen zengin olmayan herkes, fitre, zekat alabilir. İhtiyacı olan eşya ve borçlarından fazla olarak, zekat nisabı kadar malı, parası bulunan müslümanın, fitre vermesi vacip olur. Fitre, zekat alması, haram olur. Fitre nisabına katılacak malın ticaret için olması şart olmadığı gibi, elinde bir yıl kalmış olması da gerekmez
Halk arasındaki zenginlikle, dinin bildirdiği zenginlik farklıdır. Nisap miktarı malı veya parası olmayan bir kimse, fakir demektir. Evi olmayan, kirada oturan bir kimse nisap miktarı paraya, altına veya ticaret malına sahip ise dinen zengin sayılır, böyle bir kimsenin zekat vermesi gerekir ve zekat alması caiz olmaz.
Ticaret için olmayan malların zekatı verilmez. Gelirleri nisaba dahil edilir.
Nisaba malik olmayan herkes fakir sayılır, zekat alabilir. Nisaba malikse fitre vermesi vacip olur. Asgari maaş alan bir kimse, borçları çıktıktan sonra, nisaba malik ise, zengin sayılır, fitre vermesi gerekir. [Nisap, 96 gr altın veya bu değerde para, ticaret malı demektir.]
Sadaka-i fıtr, Ramazan-ı şerifte verilir. Ramazandan önce ve bayramdan sonra da vermek caiz ise de bayram namazından önce verilmiş olması daha çok sevaptır. Şafii�de Ramazandan önce verilmez. Bayramdan sonraya da bırakılmaz. Hastalık gibi herhangi bir özürden dolayı oruç tutamayan kimsenin de, zengin ise fitre vermesi gerekir.
Sadaka-i fıtrın miktarı her yıl değişmez. Fitre olarak yarım sa� buğday veya un, yahut bir sa� arpa, hurma veya kuru üzüm verilir. Yarım sa ölçek, ihtiyatlı olarak 1750 gramdır. Bir sa� ise 3500 gramdır. Bu miktarlar kıyamete kadar hiç değişmez. Fitre olarak, ya bizzat buğday, un, arpa, hurma veya kuru üzüm verilir. Yahut değeri kadar altın veya gümüş verilir. Buğday, un ve diğerlerini vermek güç olursa, bunların kıymeti kadar, ekmek veya mısır verilebilir.
Fitre miktarları şöyledir:
Fıtranın cinsi, miktarı
Buğday 1750 gr
Un 1750 gr
Un (İyi) 1750 gr
Arpa 3500 gr
Kuru üzüm 3500 gr
Kuru üzüm (İyi) 3500 gr
Hurma 3500 gr
Hurma (İyi) 3500 gr
Not: TL değerleri günün rayicine göre hesap edilir.
Sual: Fitre ne zaman vacip olur?
CEVAP
Kurban bayramının üçüncü günü nisaba malik olan zengindir. Nisap, zekat nisabı gibidir. Kurbanda farklılık şöyledir:
İhtiyacı olan eşyadan ve borçlarından fazla olarak, zekat nisabı kadar malı, parası bulunan her hür Müslümanın, Ramazan bayramının birinci günü sabahı, tan yeri aydınlanırken, (Fitre) vermesi vacip olur. Daha önce ve daha sonra vacip olmaz. Fitre ve kurban nisabı hesabına katılacak malın ticaret için olması şart olmadığı gibi, elinde bir yıl kalmış olması da lazım değildir. Bayramın birinci günü sabah namazı girdiği anda, nisap miktarı kadar mala malik olmak şarttır.
Sual: Fitre kimlere verilir, kimlere verilmez, zekatın hükümleri fitrede de geçerli mi?
CEVAP
Evet. Yani zekattaki gibi:
Ana babaya, dedeye, büyük anneye, evlada, toruna, hanıma ve kâfire fitre verilmez. Fakir olmak şartı ile geline, damada, kayınvalideye, kayınpedere, kayınbiradere, üvey çocuğa fitre verilir. Hala, amca, dayı, teyze gibi akrabaya fitre vermek daha çok sevap olur. İmameyne göre, borçlu ve fakir kimseye, hanımı fitre verebilir. (Mevkufat)
Sual: Fitredeki vekalet, zekattaki gibi mi?
CEVAP
Evet.
Sual: Zekat gibi, fitreyi de hediye diye vermek caiz mi?
CEVAP
Evet.
Sual: Hurma ile iftar eden fitresini hurmadan mı verir?
CEVAP
Hayır. Senenin ekserisinde yediği şeyden verir.
Sual: Telefonda vekalet olur mu?
CEVAP
Olur. E-maille de olur.
Sual: 4 kişinin adam başı 1750 gram un vererek toplam 7 kilogram ile bir kişiye vekalet vererek fitresini ödemesi doğru mu?
CEVAP
Doğru.
Sual: Bir kişiye verip (ya da daha sonra vermek üzere anlaşıp) bu parayla payıma düşen miktarda un alarak dilediğine dilediğin kadar adıma fitre olarak vermeye seni vekil tayin ettim dersek o da kabul ettim dese bu şekilde verilen fitre caiz midir?
CEVAP
O adam da un alıp verirse mesele yok. Daha kolay yol: 15- 20 kişinin vekaleti alınıp, alınan para ile bir çeyrek altın alınıp fakire verilirse bu iş halledilmiş olur.
Sual: Teyzeye halaya amcaya dayıya fitre ve zekat verilir mi?
CEVAP
Verilir.
Sual: Fitre sadece fakirlere mi verilir?
CEVAP
Evet.
Sual: Bir tanıdık bana birisi vasıtasıyla fitresini göndermiş.10 milyon. Bir şey de dememiş. Benim ne yapmam gerekir?
CEVAP
On milyon liralık gümüş veya altın alırsan fitresi verilmiş olur. Bu miktar altın bulamazsan, kendi parandan da katarak çeyrek altın al yine olur, sonra altını istediğine sat.
Sual: Fakirler için arkadaşımdan vekil olarak fitre nasıl alabilirim?
CEVAP
Zenginlerin vekili de olabilirsin, fakirlerin de. Bir fakirden vekalet alırsın. Yani fitremi almak ve dilediğin yere harcamak üzere seni vekil ettim der, sen de herkesten fitre alıp dilediğin yere verirsin.
Sual: Fitre vermek için akıl baliğ olma şartı var mıdır?
CEVAP
Hayır. Küçük çocuğun ve delinin malları varsa, bunların fıtraları da, mallarından verilir. Velîleri vermezse, çocuk büyüdüğünde, deli iyi olduğunda, eski fıtralarını da kendileri verir. Baliğ olmayan çocukların malı yoksa, bunların fıtrasını babaları, kendi fıtrası ile birlikte verir. Yani kendi zengin ise verir.
Sual: Bir kimse, yanında kalan ana-babasının ve akıl baliğ olan oğlunun fitresini, onlardan habersiz verse, caiz olur mu?
CEVAP
Sonradan, sizin fitrenizi verdim denirse caiz olur.
Sual: Eşimin ve akıl baliğ olmamış çocuklarımın onlardan habersiz ve vekaletsiz fitrelerini verebilir miyim?
CEVAP
Eşiniz ve çocuklarınıza bakmak mecburiyetinde olduğunuz için habersiz verebilirsiniz.
Sual: Ağabeyimin ve evli kız kardeşimin fitresini onlardan habersiz verebilir miyim?
CEVAP
Veremezsiniz. Bir kimse, kendi malından, başkası için fitre verince, o önceden emretmiş ise, caiz olur. Emri ile vermemiş ise, sonradan razı olsa da, caiz olmaz. Onların malı veya parası ile vermiş ise, razı olunca caiz olur. Yahut onların sizi, (Sadaka-i fıtramı vermek üzere seni vekil ettim) demeleri gerekir.
Sual: Beş kişinin fitrelerini vermek üzere vekilim. Fitreleri toplu olarak mı yoksa herbiri için ayrı ayrı mı vermeliyim?
CEVAP
Hepsini birden verebilirsiniz.
Sual: Şafii mezhebinde olan kimse ne kadar ve nasıl fitre vermesi gerekir?
CEVAP
1680 gram buğday, pirinç, hurma, nohut, peynir verilebilir. Bunların yerine kağıt para verilemediği gibi altın ve gümüş de verilemez. Ayrıca sekiz sınıfa verilmesi gerekir. Üç sınıfa verilmesini caiz gören âlimler de varsa da bu üç sınıfı bulmak çok güçtür, yok gibidir. Onun için Hanefi mezhebi taklit edilerek vermelidir.
Sual: Geçmiş senelerde verilmeyen fitreler verilir mi? Verilirse nasıl verilir?
CEVAP
Verilir. Kaza edilmiş olur. Aynen altın olarak verilir.
Sual: Seferde olduğum için oruç tutamadım. Fitre vermem gerekir mi?
CEVAP
Bir özrü sebebi ile oruç tutmayanın da, sadaka-i fıtr vermesi gerekir.
Sual: Doğmamış anne karnındaki çocuğun fitresini vermek gerekir mi?
CEVAP
Verilmez.
Sual: Nisap miktarı param var fakat 1 sene dolmadı, fitre vermem gerekiyor mu?
CEVAP
Fıtra için bir sene gerekmez. O an nisaba malikseniz vereceksiniz.
Sual: Ramazan ayında bayram namazından önce verilmesi gereken fitreyi, caiz olmayan kişilere verdiğini bayramdan sonra öğrenen bir kişinin ne yapması gerekir?
CEVAP
Yeniden bir fakire verir.
Sual: Zekatım fitrelerimizle birlikte bir çeyrek altın tutuyor. Bir çeyrek altını hem zekatım için hem de fitrelerim için verebilir miyim?
CEVAP
Evet verilir.
Sual: Fitreyi fazla vermek iyi olur mu?
CEVAP
Elbette.
Sual: Fitreyi yıllarca kağıt para ile veren, altınla devir yapması lazım mı?
CEVAP
Evet.
Sual: Zekat ve fitre aynı kişiye verilebilir mi?
CEVAP
Evet.
Sual: Fakir kardeşe fitre verilir mi?
CEVAP
Evet.
Sual: Kız kardeşime fitre verebilir miyim?
CEVAP
Fitrenizi zengin değilse kız kardeşinize veya çocuklarına vermenizde mahzur yoktur.
Sual: Seferi yani yolcu olan kimse, nisaba mâlik ise, fitre vermesi gerekir mi?
CEVAP
Gerekir.
Sual: Seferi yani yolcu olan kimse, nisaba mâlik ise, fitre vermesi gerekir mi?
CEVAP
Gerekir.
Sadaka vermenin önemi
CEVAP
İmam-ı Rabbani hazretleri, (Mübarek Ramazan ayı, çok şereflidir. Bu ayda nafile ibadetlere verilen sevap, başka aylarda yapılan farzlar gibidir. Bu ayda yapılan bir farz, başka aylarda yapılan yetmiş farz gibidir) buyuruyor. (Müjdeci Mektuplar)
Günü gelmese de zekatı bu ayda vermek, bu ayda daha çok ibadet etmek, sadaka vermek çok sevaptır. Bekleyip de bir ay sonra çok para vermek yerine, her gün az da olsa sadaka vermek daha iyidir.
Bir kimse sadaka verecek bir şey bulamazsa, insanlara iyilik etmelidir!
Hadis-i şerifte, (Her iyilik sadakadır) buyuruluyor. (Tirmizi)
Sadakayı dilencilere değil, muhtaçlara vermelidir! Dilenci muhtaç ise ona da verilir.
Yapılan her iyilik çeşitli belaları önler. Hadis-i şerifte, (İyilik etmek, kötülük kapılarını kapar) buyuruluyor. Sadakanın fazileti çoktur. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Ölmeden önce tevbe ediniz. Hayırlı işleri yapmaya mani çıkmadan önce acele ediniz. Zekat ve sadaka vermekte acele ediniz.) [İbni Mace]
(Suyun ateşi söndürdüğü gibi, sadaka da günahları yok eder.) [Tirmizi]
(Hastalarınızı sadaka ile tedavi edin. Sadaka, her hastalığı ve belayı defeder.) [Beyheki]
(Sadaka vermekte acele edin; çünkü bela sadakayı geçemez.) [Beyheki]
(Sadaka, kabir azabından korur. Kıyamette de sahibini himayesi altına alır.) [Beyheki]
(İyilik ömrü artırır, sadaka günahları giderir ve kötü ölümden korur.) [Taberani]
(En hayırlı insan, gücünün yettiği kadar veren fakir mümindir.) [Deylemi]
Sadaka malı eksiltmez
Malı çok olup da zekat, sadaka vermeyen kimse, sıkıntı içinde yaşar. Hadis-i şerifte, (Gerçek fakir, malı olduğu halde sadaka vermeyendir) buyuruluyor. Az da olsa vermeye alışmalıdır!
İmam-ı Şafii hazretleri, (Almayı seven, vermekten hoşlanmayan kimselerle arkadaşlık etmek uygun değildir) buyuruyor. Peygamber efendimiz yemin ederek, (Sadaka malı eksiltmez, sadaka vermekle mal eksilmez) buyuruyor. (Müslim)
Sadaka verenin malının bereketi artar. Az malı çok iş görür. Hadis-i şerifte, (Gizli-açık çok sadaka verin ki rızkınız bollaşsın, yardıma mazhar olasınız ve duanız kabul edilsin) buyuruluyor. (İbni Mace)
Sadaka vermek
Sual: Her gün sadaka vermek gerekiyormuş. Bulamayan ne yapar?
CEVAP
Resulullah efendimizle Eshab-ı kiram arasında şöyle bir konuşma geçer. Peygamber efendimiz buyurur ki:
- Her müslümanın sadaka vermesi lazımdır.
- Ya Resulallah, bulamayan kimse ne yapar?
- Çalışır, kazanır ve sadaka verir.
- Çalışacak bir iş bulamazsa ne olur?
- İhtiyacı olan kimseye herhangi bir şekilde yardım eder.
- Yardım edilecek bir kimse de bulamazsa?
- Herhangi iyi bir iş yapması [malım olsaydı ben de verirdim demesi, birine yol göstermesi, yoldaki sıkıntı veren bir şeyi kaldırması, ölümü hatırlaması, zararı dokunmaktan sakınması, ilim öğrenmesi ve öğretmesi gibi hususlar] da onun için bir sadakadır. (Buhari, Müslim, Nesai)
Sadaka-i fıtr [Fitre]
CEVAP
İhtiyacı olan eşyadan ve borçlarından fazla olarak zekat nisabı kadar malı, parası bulunan Müslümanın fitre vermesi vacip olur. Nisaba malik değilse fitre vermesi vacip olmaz. Fakat vermesi iyidir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Ramazan orucu, gökle yer arasında durur. Sadaka-i fıtr verilince yükselir.) [Ebu Hafs]
(Sadaka-i fıtr, oruçlunun, uygunsuz sözlerinden hasıl olan günahları temizler.) [Beyheki]
(Sadaka-i fıtr, zenginlerinize bir tezkiyedir. Fakirleriniz de verirse, Allahü teâlâ onlara daha çoğunu verir.) [Ebu Davud]
[Tezkiye, temize çıkarma, temizleme demektir.]
Diğer üç mezhepte, bir günlük yiyeceği olanın fitre vermesi farzdır. Hadis-i şerifte, (Sadaka-i fıtrı, küçük büyük, zengin fakir herkesin vermesi gerekir) buyuruldu. (Ebu Davud)
Dinen zengin olmayan herkes, fitre, zekat alabilir. İhtiyacı olan eşya ve borçlarından fazla olarak, zekat nisabı kadar malı, parası bulunan müslümanın, fitre vermesi vacip olur. Fitre, zekat alması, haram olur. Fitre nisabına katılacak malın ticaret için olması şart olmadığı gibi, elinde bir yıl kalmış olması da gerekmez
Halk arasındaki zenginlikle, dinin bildirdiği zenginlik farklıdır. Nisap miktarı malı veya parası olmayan bir kimse, fakir demektir. Evi olmayan, kirada oturan bir kimse nisap miktarı paraya, altına veya ticaret malına sahip ise dinen zengin sayılır, böyle bir kimsenin zekat vermesi gerekir ve zekat alması caiz olmaz.
Ticaret için olmayan malların zekatı verilmez. Gelirleri nisaba dahil edilir.
Nisaba malik olmayan herkes fakir sayılır, zekat alabilir. Nisaba malikse fitre vermesi vacip olur. Asgari maaş alan bir kimse, borçları çıktıktan sonra, nisaba malik ise, zengin sayılır, fitre vermesi gerekir. [Nisap, 96 gr altın veya bu değerde para, ticaret malı demektir.]
Sadaka-i fıtr, Ramazan-ı şerifte verilir. Ramazandan önce ve bayramdan sonra da vermek caiz ise de bayram namazından önce verilmiş olması daha çok sevaptır. Şafii�de Ramazandan önce verilmez. Bayramdan sonraya da bırakılmaz. Hastalık gibi herhangi bir özürden dolayı oruç tutamayan kimsenin de, zengin ise fitre vermesi gerekir.
Sadaka-i fıtrın miktarı her yıl değişmez. Fitre olarak yarım sa� buğday veya un, yahut bir sa� arpa, hurma veya kuru üzüm verilir. Yarım sa ölçek, ihtiyatlı olarak 1750 gramdır. Bir sa� ise 3500 gramdır. Bu miktarlar kıyamete kadar hiç değişmez. Fitre olarak, ya bizzat buğday, un, arpa, hurma veya kuru üzüm verilir. Yahut değeri kadar altın veya gümüş verilir. Buğday, un ve diğerlerini vermek güç olursa, bunların kıymeti kadar, ekmek veya mısır verilebilir.
Fitre miktarları şöyledir:
Fıtranın cinsi, miktarı
Buğday 1750 gr
Un 1750 gr
Un (İyi) 1750 gr
Arpa 3500 gr
Kuru üzüm 3500 gr
Kuru üzüm (İyi) 3500 gr
Hurma 3500 gr
Hurma (İyi) 3500 gr
Not: TL değerleri günün rayicine göre hesap edilir.
Zekat ve Niyet
Zekatta niyetin önemi nedir?
Zekati fakire verirken veya zekat için mal ayirirken bunu zekat olduguna kalben niyet etmek gerektigi hususunda dört mezhep alimleri ittifak halindedir.Dil ile niyete ise gerek yoktur.Bir kimse, bir fakire zekat niyetiyle bir sey verirken onu rencide etmemek için "Bu bir hibedir" dese, zekatin sihhatine zarar vermez. Kendisine zekat verilen kimsenin aldigi seyin zekat oldugunu bilmesi de sart degildir. Fakire ,"Bu benim zekatimdir" demeye gerek yoktur.Ancak baskalarina örnek olmak söz konusu ise, zekatin açiktan verilmesi daha faziletlidir. Çünkü zekat farz bir ibadettir.Farzda ise riya olmaz.
Bir mal fakire niyetsiz olarak verilirse, sonradan bunu zekat olmasi istense, eger verilen sey fakirin elinde duruyorsa, o sey zekat yerine geçer. Fakat elinden çikmissa, zekat yerine geçmez.Asil olan vekilin degil, zekati veren kimsenin niyetidir.Bu sebeble zekat veren kimse verdigi seyi ya vekile verirken veya vekil fakire verirken niyet etmelidir.
Bir kimse, zekata niyet etmeksizin zaman zaman fakirlere birseyler verse, o seyler zekat yerine geçmez.
Zekat verirken, niyet Allah rizasini kazanmak olmalidir
Zekatta bir mali, bir parayi fakire veya bir hizmet kurulusuna verirken, gaye sirf Allah rizasini kazanmak olmalidir. Baska bir karsilik beklenmez.Böyle olunca da bir zengin zekatini verirken kesinlikle zekat verdigi kimseyi minnet altina almayi düsünemez. Bilakis kendisini zekat borcundan kurtardigi için zekat verdigi kimseye tesekkür etmelidir.Kasa basindaki memurun mal sahibinin emriyle verdigi kisilere karsi hiçbir minnet taslamaya hakki olur mu?Çünkü mali veren de ,zekatin verilmesini emreden de allahü Teala 'dir.Zekat bu suurla verildiginde fakir kendisini minnet altinda hissetmez, bir eziklik duymaz.Çünkü bilir ki, o mal veya para zaten kendisinin degildir.Zenginin üzerinde emanet olarak durmaktadir.Dolayisiyla borcunu ödeyen biri borçlu oldugu kimseyi minnet altina alamayacagi gibi, borcunu alan kimse de bie eziklik içinde olmaz.Nitekim zekatin zengin üzerinde fakirin bir borcu oldugu gerçegini Peygamber Efendimiz Hazretleri (s.a.v) bir hadislerinde söyle ifade ederler: "Malin zekatini ödedigin vakit, üzerindeki borcu ife etmis olursun" ( Ibni Mace, Zekat:3)
Zekat Kimlere Farzdir?
Bir kimsenin zekat vermekle mükellef olabilmesi için bazi sartlar vardir.Bu sartlari söylece siralayabiliriz:
- Müslüman Olmak: Zekat,akli basinda,ergenlik çagina ermis ve hür olan Müslümanlara farzdir. Hanefi mezhebi disindaki diger mezheplere göre çocuklarin ve delilerin de zekat vermeleri gerekir.Onlarin zekatini onlara ait olan maldan velileri verir.Bunlar çocuklarin malina zekat düsmesine delil olarak su hadisi zikrederler: " Mali bulunan bir yetimin velisi olan onun adina ticaret yapsin.Ta zekat onu yemesin." ( Tirmizi, Zekat:15 )
- Nisap miktari mala sahip olmak: Zekatin farz olmasinin bir sarti da, asli ihtiyaçtan baska nisap miktari veya daha fazla bir mala sahip olmaktir.Nisap, zekatin farz olmasi için tayin olunan miktarda mal demektir.Peygamber Efendimiz Hazretleri (s.a.v) zamaninda altinla gümüsün satin alma gücü bakimindan günümüzde oldugu gibi büyük fark yoktu.Dolayisiyla zekat için nisap miktari bunlar üzerinden belirlenmisti.Zirai mahsüllerin ve hayvanlarin disinda kalan mallarda nisap miktari altinda Hanefilere göre 85 gram; gümüste ise 595 gram: Safilere göre ise altinda 72 gram, gümüste 504 gram olaraka tespit edilmistir.O devirde 85 gram altinla, 595 gram gümüsün satin alma gücü birbirine esitti fakat günümüzde bu nisaplar arasinda büyük bir fark vardir.Bu sebeple günümüzde nisap miktari olarak altinin esas alinmasi zekatin gayesine daha uygundur.
- Malda bir artisin olmasi: Zekati verilecek mal hakikaten veya hükmen artmali, yani sahibine gelir getirmelidir.Artmayan mal için zekat vermek gerekmez.Hakikaten artis, ticaret yolu veya dogum yolu ile artistir. Ticareti yapilan mallar gün geçtikçe kiymetlenir.Zekati verilmesi gereken koyun,sigir gibi hayvanlar ise her sene yavruladiklarindan kiymet kazandiklarindan hakiki bir artis vardir.Yine para, ekin ve meyveler gelisen mallardir.
Hükmi artis ise altin ve gümüse mahsustur.Bu madenler her ne kadar maddeleri itibariyle bir artis göstermeseler de , degerleri her zaman artar.Buna hükmi artis denir.
- Mala sahip olmak: Zekati verilecek mala insan tam sahip olmalidir.Sahibinin elinde ve tasarrufunda bulunmayan malin zekatini vermek gerekmez.Satin alinip alis veris yapildiktan sonra henüz ele geçmemis olan mal zekata tabidir.Rehin birakilan mal zekata tabi degildir.Belirli bir sahibi bulunmayan, kaybedilmis ve gasbedilmil mala zekat düsmez.
- Bir yilin geçmesi: Zekata tabi olan malin üzerinden hicri takvime göre bir yilin geçmesi gerekir.Peygamber Efendimiz Hazretleri (s.a.v) bir hadisinde "Üzerinden bir yil geçmedikçe bir malin zekatini vermek gerekmez." buyurarak buna dikkat çekmistir.Bu bir yil içinde artis gerçeklesir, hayvanlar yavrular, ihtiyaçlar ,fiyatlar degisir.
Hanefilere göre, nisap miktari hem senenin evvelinde, hem de senenin sonunda bulunmalidir.Mesela bir kimse asli ihtiyaçlarindan fazla olarak 100 gram altina sahip olsa, bir sene geçtikten sonra bu altin 60 grama düsse, bu kimseye zekat vermek farz degildir.Fakat nisap miktarinin sene içinde azalmasi zekata mani degildir.Mesela alti ay geçtikten sonra 60 grama düsse, fakat senenin sonunda 120 grama çiksa, senenin basindaki 100 gram veya alti ay sonraki 60 gram degil de, senenin sonunda 120 gram altinin zekati verilir.Zekata tabi olan bir mal üzerinden bir sene geçtikten sonra artsa, artan kisim zekata tabi olmaz.Onun zekata tabi olmasi için bir senenin geçmesi gerekir.Mesela birinin elinde geçen yilin Ramazan ayinin onuncu gününde 100 milyon lira bulunsa, bu senenin Ramazan ayinin onuncu gününde bu miktar 120 milyon olsa,Ramazan'in on besinde 130 milyona çiksa, bu kimse 120 milyonun zekatini verir.
Safiilere göre ise yil içerisinde nisap bir an bile olsa eksilirse, o yil için zekat vermek gerekmez.Yilin baslangicinda nisap tam olur,yil içerisinde eksilir, sonra yine tamamlanirs, zekatin farz olmasi için nisabin tamam oldugu günden itibaren bir yil geçmesi gerekir.Ancak bir insanin zekattan mal kaçirmak için yil içerisinde servetini mesela bir miktar malini birisine hibe edip daha sonra almak gibi, hile-i ser'iyye ile, eksiltmesi mekruhdur.Alimlerin çogunluguna göre ise böyle yapmak haramdir.
Zekatin farz olmasi için malin üzerinden bir senenin geçmesi, bir sene dolmadan zekat verilmez demek degildir.Fakat bir senede iki defa zekat verilmez.
- Borçlu olmamak: Zekatin farz olmasinin sartlarindan biri de, eldeki malin varsa, borçlar çiktiktan sonra nisap miktarina ulasmasidir.Mesela elinde asli ihtiyaçlarindan fazla olarak bir milyari bulunan, fakat sekiz yüz milyon borcu bulunan birine zekat farz degildir.Zekat vermek için bütün sartlar varsa, kisinin zekati kendisine farz olduktan sonra olan borçlanmalari , zekatin farziyetine mani degildir. Bir alacakli alacagindan vazgeçse, o günden itibaren bir sene geçince, borcundan vaz geçilen kimsenin nisap miktarinda mali oldugu takdirde üzerine zekat farz olur.
ZEKAT
Kelime anlamiyla zekat; temizlik, artmak, bereketli olmak, iyi ve düzgün olmak manasina gelir.
Dini anlamiyla ise; nisap miktari zenginlige sahip olan Müslümanin Allah'in hakki olanlara verilmesini emrettigi belli miktarda mali vermesidir.Veren kimseyi cimrilik kirlerinden ve günahlardan temizledigi ve malinda berekete vesile oldugu için, kelime manasi ile dini manasi arasinda bir bag vardir.
Örfde, mecburi olmayan küçük bagislar için kullanilan sadaka kelimesi de, Kur'an'da ve hadiste zekat manasinda kullanilmistir.
Zekatin Hükmü
Zekat, hicretin ikinci yilinda, Ramazan orucundan sonra farz kilindi, Islam'in bes sartindan birisidir.Kur'an-i Kerim'de zekati emreden pekçok ayet vardir.Bunlardan birisi:
"Iman edip iyi isler yapan, namaz kilan ve zekât verenler var ya, onlarin mükâfatlari Rableri katindadir. Onlara korku yoktur, onlar üzüntü de çekmezler." mealindeki Bakara Suresi, 277. ayetidir. Bu ayette beraber zikredilen namaz ve zekat kelimeleri Kur'an-i Kerim'de ayni ifade ile birçok yerde daha tekrarlanmistir.Bu ayetlerden bir kismi sirasiyla: Bakara Suresi 177. ve 271.,Enam Suresi 141., Tevbe Suresi 11. ve 60., Enbiya Suresi 73., Nur 37., Beyyine Suresi 5. Ayetleridir.
Iki Cihan Serveri Efendimiz (s.a.v)'in de bu konudaki hadislerinden birkaç örnek verelim:
"Islam, bes esas üzerine kurulmustur:Allah(c.c)' dan baska ilah olmadigina ve Muhammed (s.a.v)'in Allah'in peygamberi olduguna sehadet etmek, namaz kilmak,zekat vermek,Ramazan orucunu tutmak ve hacca gitmektir" (Tirmizi Iman-3; Buhari Iman-1;Müslim Iman-21)
"Mallarinizi zekat ile koruyunuz.Hastaliklarinizi sadaka ile iyilestiriniz, bela dalgalarini dua ve niyaz ile karsilayiniz" (Büyük Islam Ilmihali, Ömer Nasuhi Bilmen, Bilmen Yay.,Sy.435)
Zekatin dinimizdeki yeri nedir?
Zekat, dinin diregi olan Namaz ibadetinden hemen sonra gelmekte ve birlikte zikredilmektedir.Ikisinin birbirine baglanmasinin en mühim hikmeti, namazin dinin diregi, zekatin ise Islam'in köprüsü olmasidir.Namaz, dini koruyan, zekat asayisi temin eden Ilahi iki esastir.
Ebedi saadetin basta gelen sartlarindan biri olan zekat,öylesine kuvvetli bir iman asametidir ki; müminlerle kanli çarpismalara giren müsriklerin tevbe edip namaz kilmalari ve zekat vermeleri halinde , savas halinin kalkacagi ve eski müsriklerin bu alametlerle birlikte müminlerin din kardesi vasfini kazanacaklari bildirilmistir.( Tevbe Suresi 5.Ayet – "Haram aylar çikinca müsrikleri buldugunuz yerde öldürün; onlari yakalayin, onlari hapsedin ve onlari her gözetleme yerinde oturup bekleyin. Eger tevbe eder, namazi dosdogru kilar, zekâti da verirlerse artik yollarini serbest birakin. Allah yarligayan, esirgeyendir." )
Zekatin dindeki ehemmiyeti içindir ki; Peygamber Efendimiz Hazretleri (s.a.v) 'nin vefatindan sonra halife seçilen Hz.Ebu Bekir (r.anh) , zekat vermeyenlerle savasmis ve bununla ilgili olarak söyle söylemistir:
"Allah (c.c) ' a yemin ederim ki, namazla zekatin arasini ayiranlarla mutlaka savasacagim . Çünkü zekat mali bir haktir.Allah(c.c) 'a yemin ederim ki;Resulullah (s.a.v) 'a vermis olduklari bir deve yularini dahi bana vermezlerse ,bu sebeble onlarla mutlaka savasirim" (Ebu Davud – Zekat:1)
Zekat Vermemenin Mesuliyeti
Gerek ayetlerde gerekse de hadislerde farz olan zekati vermeyenler siddetle tehdit edilmislerdir .Kur'an-i Kerim'de Ali Imran Suresi 180.Ayetinde "Allah'in, kereminden kendilerine verdiklerini (infakta) cimrilik gösterenler, sanmasinlar ki o, kendileri için hayirlidir; tersine bu onlar için pek fenadir. Cimrilik ettikleri sey de kiyamet gününde boyunlarina dolanacaktir. Göklerin ve yerin mirasi Allah'indir. Allah bütün yaptiklarinizdan haberdardir." denilmistir.Peygamber Efendimiz Hazretleri (s.a.v) bir hadisi serifinde "Allah'in kendisine vermis oldugu malin zekatini vermeyen kimsenin mali, Kiyamet gününd, iki gözünde iki siyah nokta bulunan, dehsetli,zehirli bir yilan sekline sokulur ve bu yilan o gün mal sahibinin boynuna sarilir.Sonra agzi ile mal sahibinin çenesinin iki tarafindan yakalar ve 'Ben senin dünyada çok sevdigin malinim, ben senin hazinenim ' der" söylemistir. ( Buhari, Zekat:3 ; Ibni Mace, Zekat:3 )
Ramazan Duası
Allâhümme inni es’elüke bismikel hüsna. Yâ Allâh, fa’lem ennehû lâ ilâhe illellâh
Yâ Rahmân, errahmânü allemel Kur’an
Yâ Rahiym, ve kânellâhü Ğafûrar Rahıymâ
Yâ Mâlik, mâliki yevmiddin
Yâ Kuddûs, el Melikül Kuddûsüs Selâm
Yâ Müteâl, fe teâlellâhül melikü hakk
Yâ Selâm, vâllahü yed’û ilâ dâris selâm
Yâ mü’min, el Mü’minül Müheyminül Aziyz
Yâ Aziyz
ve kânellâhü Aziyzen Hakiymâ
Yâ Cebbâr, el Cebbârül Mütekebbir
Yâ Hâlik, fe tebârekellâhü ahsenül hâlikıyn
Yâ Musavvir, hüvellezi yüsavviruküm fil erham
Yâ Bâriül Musavvir
Yâ Evvel, hüvel evvelü vel âhiru vez Zâhiru vel Bâtin
Yâ Şekûr, inne Rabbenâ le Ğafûrun Şekûr
Yâ Vedûd, ve hüvel Ğafûrul Vedûd
Yâ Zâhir, vez Zâhiru vel Bâtin
Yâ Kâimen bil kıstı lâ ilâhe illâ hû
Yâ Hayy, Allâhü lâ ilâhe illâ hüvel hayyül kayyûm
Yâ Aliym, Yâ Basıyr, innellâhe basıyrun bil ıbâd
Yâ Haliym innehû le aliymün haliym
Yâ Hakiym, ve kânellâhü aziyzen hakiymâ
Yâ Keriym, innellâhe le Ğaniyyün Keriym
Yâ Kâdir, kul hüvel kâdiru alâ en yeb’ase
Yâ Muktedir, ınde meliykün muktedir
Yâ Bâis, innellâhe yeb’asü men fil kubûr
Yâ Râzık, vallahü hayrür râzikıyn
Yâ Vâris, Ve LillÂhi miyrâsüs semâvati vel ard
Yâ Kaviyy, innellâhe le kaviyyün aziyz
Yâ Şehiyd, innellâhe alâ külli şey’in şehiyd
Yâ Mübdiü, innehû hüve yübdiü ve yüıydü
Yâ Razzâk, vellâhü yerzüku men yeşa
Yâ Tevvâb, innellahe kâne tevvâben rahiymâ
Yâ Vehhâb, inneke entel vehhâb
Yâ Celiyl zül celâli vel ikrâm
Yâ Cemiyl, fasbir sabran cemiylâ
Yâ Vekiyl, ve kefâ billâhi vekiylâ
Yâ Kâfi, ve kefallâhül mü’miniynel kıtâl
Yâ Veliyy, vehüvelveliyyül hamiyd
Yâ Rabbi, fe tebârekellâhü rabbül âlemiyn
Yâ Ğaniyy, vellâhül ğaniyyü ve entemül fükarâ
Yâ Şâkirü, innellahe şâkirun aliym
Yâ Hallâk, vehüvel hallâkul aliym
Yâ Muhsin, vellâhü yuhibbül muhsiniyn
Yâ Kadiyr, vellâhü alâ külli şey’in kadiyr
Yâ Mufaddil, vellâhü zül fadlil azıym
Yâ Mütimm, ve yütimmü ni’metehû aleyk
Yâ Müızz, tüızzü men teşâü ve tüzillü men teşâ
Yâ Refiy’u, refiud deracâti zül arş
Yâ Şefi, men zellezi yeşfeu indeh
Yâ Kebiyr, innellâhe kâne aliyyen kebiyrâ
Yâ Hakk, fe teâlellâhül melikül hakk
Yâ Berru, innehû hüvel berrür rahıym
Yâ Vitr, veş şef’ı vel vetr
Yâ Ğaffâr, innehû kâne Ğaffârâ
Yâ Ğafir, ve ente hayrül ğafiriyn
Yâ Hamiyd, tenziylün min hakiymin hamiyd
YâMennân, be lillâhü yemünnü aleyküm
Yâ Bâki, ve yebkâ vechü rabbike zül celâli vel ikrâm
Yâ Vâhid, kul hüvellâhü ehad
Yâ Metiyn, innellâhe, hüver razzâku zül kuvvetil metiyn
Yâ Hâdi, innellâhe yehdi men yeşâ’
YÂ Bedi’, bediy’as semâvâti vel ard
Yâ Aliym, âlimül ğaybi veş şehâdeh
Yâ Fettâh, ve hüvel fettâhül aliym
Yâ Muhıyt, vellâhü bi mâ ta’melûne muhıyt
Yâ Kâdi, vellâhü yakdi bil hakk
Yâ Samed, Allâhüs samed
Yâ Hasib, ve kânellâhü alâ külli şey’in hasiba
Yâ Nasıyr, ni’mel mevlâ ve ni’men nasıyr
Yâ Vâsiu, ve kânellâhü vâsian hakiyma
Yâ Kâhir, ve hüvel kâhiru fevka ıbâdih
Yâ kebiyr, kebiyrul müteâl
Yâ men leyse lehû veledün, lem yelid ve lem yûled ve lem yekün lehû küfüven ehad
Yâ Men Leyse kemislihi şey’ün ve hüves semiul basıyru ni’mel mevlâ ve ni’men nasıyr
Vel lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil azıym.
MANASI:
Esirgeyen ve bağışlayan Allah’ın adı ile
Ey Rabbim!
Yüce Esmai Hüsnan hürmetine senden istiyorum Ey Allah’ım! Senden başka ilah yoktur
Ey Merhametli Rabbim! Yüce Kitabımız Kur’an’ı öğreten, affeden ve acıyan sensin
Ey mülkün ve kıyamet denilen dehşet verici günün sahibi ve hakimi Rabbim!
Ey bütün eksik ve noksanlıklardan münezzeh, Malik, güven veren ve yüce olan Rabbim!
Melik, Hak ve selam isimlerinin sahibi olan Allah, imansızların vasfından beridir.
Allah insanları kurtuluş yurduna çağırır
Ey güven sağlayan, görüp gözeten, zor kullanma gücüne sahip yüce ve münezzeh Rabbim
Ey Aziz ve Hakim Rabbim! Ey güç ve kuvvetin sahibi Rabbim! Yücelik, güç ve kuvvet ancak sana aittir
Ey yoktan var eden Rabbim! Yoktan varetmek ancak sana aittir
Ey şekil veren Rabbim! Ana rahimlerinde bulunanlara istediği şekli veren Sensin
Zat'ına karşı söylenen sözlerden beri olan, evvel, ahir, zahir, batın ve yapılan şükürleri kabul eden Rabbim! Mutlaka bağışlayan ve şükürleri kabul eden sensin
Ey merhametlilerin en merhametlisi, çok bağışlayıp, çok acıyan Rabbim! Ey her görünende birliği gayet açık, zahir ve batın olan Rabbim!
Ey herşeyi ayakta tutan, mutlaka adaletin sahibi, zatından başka gerçek bir ilah olmayan Rabbim! Ey Hay sıfatının sahibi! Sen teksin ve birsin. Senden başka bir ilah yoktur
Hay ve Kayyum olan Rabbim!
Ey ilmiyle herşeyi kuşatan! Sen herşeyi bilen ve işitensin!
Ey herşeyi gören, mutlak surette kulların hert haline nigahban olan Rabbim!
Ey yapılan bunca isyana karşı sabırlı olan, Rabbim! Çünkü Sen ilminle herşeyi bilir ve sabrınla bir müddet verirsin
Ey gerçek hükmün sahibi! Sen Azizsin ve gerçek hüküm ancak Sendedir
Herşeye gücü yeten, öldükten sonra da diriltmeye ancak Sen muktedirsin
Ey herşeyi kudreti ile ayakta tutan Rabbim! Yarın kıyamet gününde takva sahibi kullar Melik-i muktedir olan Rabbin katında bulunacaklardır
Ey ölenleri dirilten! Kabirlerde çürüyecek toprak olanları da sen dirilteceksin
Ey her canlının rızkını veren! En güzel rızkı veren sensin
Ey mülkün yegane sahibi! Semaların ve yerin mutlak sahibi Sensin
Ey en güçlü! Güçlü ve Aziz sensin
Ey her şeyin şahidi! Mutlaka her şeyin gerçek yüzünü bilen sensin
Ey yoktan varden! Yoku var, varı yok eden Allah’ım! Ey bol rızık veren! Dilediğine rızık veren sensin
Ey tevbeleri, yakarmaları kabul eden rabbim! Karşılıksız veren ancak sensin
Ey Yüce olan Rabbim! Celal ve ikram sahibi sensin
Ey güzeller güzeli Rabbim! Her hususta bizi güzel sabredenlerden eyle
Ey herşeyin dayanağı Allah’ım! Dayanak olarak sen bize kafisin
Ey rızıkları üzerine alan Rabbim! Herkesin rızkını vermeye ancak sen kefilsin
Ey bakıp gözeten Allah’ım Savaşta mü’minleri gözetip muvaffak kılan sensin
Ey dost olanların dostu olan Rabbim! Övülmeye layık tek dost sensin
Ey her şeyi terbiye eden! Alemleri terbiye eden ancak Sen’sin
Ey Ğaniy! Zengin olan ancak Sen’sin! Başkası senin zenginliğin karşısında fakirdir. Ey şükredenlerin şükrünü kabul buyuran Allah'’m! Şükredenleri ancak bilen sensin
Ey yoktan var eden Allah'’m! Yoktan var eden ve bilen sensin
Ey hazinelerinden ihsan eden Allah'’ım! Sen, senin için ihsanda bulanan kullarını seversin
Ey Kadir olan Allah’ım! Her şeye kadir olan sensin
Ey herşeyi kemale erdiren! Her şeyi kemale erdiren sensin
Ey yücelten!Dilediğini yücelten, dilediğini alçaltan sensin
Ey dereceleri yükselten! Dereceleri yükselten, arşınsahibi sensin. Şefaat edenler ancak senin izninle şefaat edeceklerdir
Ey büyük olan Allah’ım! Yüce ve en büyük olan Sen’sin!
Ey Hakk olan Rabbim! Bütün mahlukatın gerçek hakkını veren Melik Sen’sin
Ey iyilik edenleri seven Allah’ım! İyilik edenleri seven ve onlara acıyan Sen’sin
Ey tek olan Allah’ım! Her çift ve teke yemin eden Sen’sin
Ey günahları bağışlayan Allah’ım! Affedenlerin en hayırlısı Sen’sin
Ey Hamd edenlerin hamdini kabul buyuran Rabbim! Kur’an kendisine hamd olunan, gerçek hükmün sahibi Allah tarafından indirilmiştir
Ey ihsan edici Allah’ım Gerçek ihsanın sahibi Sen’sin
Ey Baki olan Allah’ım! Senden başka her şey fani, yalnız Sen Baki’ sin. Celal ve İkram sahibi Sen’sin
Ey bir olan Allah’ım! Tek olan ancak Sen’sin
Ey güçlü olan Allah’ım! Güçlü olan, rızık veren ancak Sen’sin
Ey yol gösteren Allah’ım! Dilediğini doğru yola gösteren Allah’ım! Dilediğini doğru yola götürecek Sen’ sin
Ey en güzel Yaratıcı Allah’ım! Yerleri ve gökleri yaratan Sen’sin
Ey bilen Rabbim! Görünen ve görünmeyen alemleri bilen Sen’sin
Ey maddi ve manevi her çeşit fütuhatı veren ve bilen Sen’sin
Ey her şeyi kudreti ile ihata eden Sensin
Ey hükmün sahibi Allah’ım! Gerçek adil hükmü veren Sen’sin
Ey herkesin kendine muhtaç olduğu Rabbim! Herkesin hesabını en iyi bilen Allah’ım! Herkesin hesabını en ölçülü şekilde görecek sensin
Ey yardım eden Allah’ım! Sen ne güzel yardım eden bir Mevlasın
Ey Kainatı kudret elinde tutan Allah’ım! Her şey Sen’in kudret elindedir
Ey bütün varlıkları bir anda yok etme gücünün sahibi Allah’ım! Kulları öldürmek de, Sen’in kudret elindedir
Ey büyüklerin büyüğü olan Rabbim! En yüce ve en büyük Sen’sin
Ey zatı ile kaim olan Rabbim! Doğmamış, doğrulmamış Allah’ım! Sen’in eşin ve bir benzerin yoktur
Ey misli olmayan Rabbim! Sen duyan ve herkesin görmediği gizliliklere vakıfsın. Sen ne güzel bir Mevla ve ne güzel bir yardımcısın
Ey yüce Rabbim! Güç ve kuvvet ancak senin yardımınla mümkündür.
Katre Katre Ramazan
Semâya uzanan nasırlı bir el olur inci taneleri. Yüreğimin Rahmana yönelişi, cismimin Rahîm olana feryadı olur… Gülden gül kokan bir çile olur her an vuslata ermeyi bekleyen…
İçimde yanan kor acımın kanayan çiçeği ve yalnızlığımın matem tutan kararmış yüzüdür artık tane tane dökülen ruhum…
Yitik bir salâ sesi gelir seher vakti uzaklardan. Zelîliyetin kalesine tırmanmanın vaktidir şimdi. Mâsivâdan dökülen her damlayla uyanmanın zamanıdır kuyudan çıkarılmayı bekleyen Yûsuf’uma… Yani Yûsuf olabilmek için ağlayarak göğü titretmek zamanı şimdi..
Yâkup misâli gözlerin ağarana kadar ağlamak… Yûnus gibi karanlık içinde aydınlığı göremediğin için, Eyyub sabrına erişemediğin için ve dünyaya geldiğin için ağlamak…
Hiç durmadan, yorulmadan sîmadan nur yağana kadar, gözlerinin perdesi Rahmete açılana kadar, yüreğinin gölgesi kutuplardaki ayın üzerine düşene kadar ağlamak…
Kirpiklerimin elleri açıldığı an göğe aşkın ateşi düşmüştür artık yalnızlığımın eşkine… Ve aşkla süzülen her damlam yönelir Yed-i Beyzânın Rabbine…
Yaradan Vedûd, Yaradan Sultân, Yaradan En Sevgili, Yaradan Mâşuk…
Ve öyle bir yerdedir ki artık gözyaşım;
Prangalar takıp ayaklarıma, çarmıha gerip rûhumu ve gönlümü döndürür Mevlâ’ya…
Akan her damlasıyla sarsar yeri ve uyandırır alemi… Tecellinin sırrına mazhar olup fenâya erer en fenânın içinde…
Âsûmanın burçlarına uzanıp alemlerin el ile tutuştuğunu ve yıldızların Uhud’unu seyrân eder… Kanla yunmuş ıssız bir Kerbelâ’da Hüseyin’dir artık gözyaşım…
Mâzînin en derin yerinde fezâya kanat çırpan sî-murg olur gönlümün bereketi… Müstesna ömürleri dağlayıp, tırnaklarını geçirircesine yırtarak, kulağımdaki ilk ezânın çoşkusuyla yeniden hayata tutunur cânımın kanayan damlaları…
Meleklere sesini duyurup cennetin kapısını aralar ve cehennemin kaynayan yangınına serçe misâli bir damla düşürür okyanusleyn…
İçten, sade, acemice, sessiz sedasız öylesine pervâz ederek edilen her duânın ateşiyle erimek; nazlı edâlarla heyâtlar çekerek göğe, kalbinin titreyişini duyuran İbrahîmi bir aşkla dökülen Yakûp misâli sînesini dağlayarak şefkatle cânını nûra gark eden tüm gözyaşı sahiplerine selam olsun…
Ramazan Ayı'nda Verilen Beş Nimet Nelerdir?
“Ümmetime Ramazan ayında beş şey ihsan edildi. Bunlar daha önceki peygamberlerin ümmetine verilmemişti.
Birincisi: Ramazan ayının ilk gecesi olunca Cenab-ı Hak onlara rahmetiyle bakar. Allah kime rahmetiyle bakarsa, onu hiçbir zaman azaba çarptırmaz.
İkincisi: Oruç tutanların ağızlarının kokusu Allah katında misk kokusundan daha hoştur.
Üçüncüsü: Gece ve gündüz melekler oruç tutanların bağışlanması için Allah’a yalvarırlar.
Dördüncüsü: Allah o gün Cennetine emir verir ve şöyle buyurur: ‘Ey Cennet, kullarım için hazırlan, süslen. Dünya sıkıntılarından kurtulup Benim huzuruma ve ikramıma gelip istirahat etmeleri yaklaştı.’
Beşincisi: Ramazan’ın son gecesi gelince de, Allah oruç tutan kullarının hepsini affeder.
Sahabilerden bir zat sordu: “Ya ResulAllah, bu gece Kadir Gecesi midir?”
Peygamber Sallallâhu Aleyhi Vesellem “Hayır,” dedi, “bilmez misiniz, işçiler gün boyu çalışıp da işlerini bitirdikleri zaman ücretlerini almıyorlar mı?” (et-Tergib ve’t-Terhib, 2:92)
20 Eylül 2007 Perşembe
RAMAZAN'DA DİYET
RAMAZAN'DA DİYET |
![]() |
![]() Ramazan ayının gelişiyle birlikte oruç tutanların günlük beslenme şekli birdenbire değişiverir. Genelde 3 öğünden ibaret olan günlük beslenme 2 öğüne düşerken özellikle kırmızı et, ekmek, pilav, makarna, hamur işleri, tatlı ve börek tüketimi artar. Buna karşılık meyve, sebze ve beyaz et tüketimi azalır. Oysa ki ister 3 öğün, isterseniz 2 öğün yiyin; günlük almanız gereken karbonhidrat, yağ, protein, vitamin ve mineral oranları hep aynı olmalıdır. Dengeli beslenerek 'Ramazan ayında hiç diyet olur mu?' diyenlere yanıtımız: Evet. Bir günde almanız gereken besin değerlerini iftar ve sahura akıllı bir şekilde bölüştürerek sağlıklı bir şekilde kilo verebilirsiniz. Bunun için Ramazan'da sıkça yapılan beslenme hatalarından kaçınmalısınız. Bahar Tıp Merkezi Uzman Doktoru M. Ali Çelebi, beslenme hatalarını şöyle sıralıyor: 'İftarda boş mideye birden yüklenip hızlı ve çok yemek midede ağırlık, yanma, bulantı, gaz ve kabızlık gibi sorunlara yol açıyor; yemek esnasında su içmek sindirimi güçleştiriyor. İftarda ağır yemekler yiyip sahura kalmamak mideyi zorluyor.' ![]() Diyetisyen Banu Kazanç ise sahur öğününde reçel, bal, domates, peynir ve 2-3 dilim ekmek yemeyi öneriyor. Veya az yağlı börek, pilav ya da makarna ile hoşaf veya taze meyve suyunun ideal bir sahur yemeği olduğunu belirtiyor. Susuzluğu giderici özelliğinden dolayı sahuru çayla tamamlamak gerektiğinin altını çiziyor. RAMAZAN'DA NELER DİKKAT ETMELİSİNİZ? Ramazan ayında, oruç tutan kişilerin mide ve sindirim sistemi farklı çalışmaya başlar, bu nedenle yemek yerken birçok şeye dikkat etmek gerekir. * Yaklaşık 12 saat dinlenmeye çekilen mideye aniden yüklenmek, sindirim sorunlarına neden olabilir. Orucu hafif yiyeceklerle açın. * Ramazan ayı süresince yapılan başlıca beslenme hatalarından biri de az meyve yemektir. Günde en az 2 porsiyon meyveyi çiğ ya da komposto olarak tüketin. ![]() * İftar sırasında yemekle birlikte çay ve kahve içmek yemeklerden alınan vitaminleri öldüreceğinden bu içecekleri yemekten bir süre sonra içmenizde yarar var. * Ramazan'da kilo vermek istiyorsanız günlük almanız gereken kaloriyi iftar ve sahur öğünlerine paylaştırın. Sebze ve meyve gibi düşük kalorili besinlere ağırlık verin. Hareketsiz kalmayın. İftardan sonra mutlaka yürüyüş yapın. * Mutlaka sahura kalkın. Bu şekilde hem aç kaldığınız süre azalır hem de metabolizmanız daha az yavaşlar. * Kolesterolünüz yüksekse ve oruç tutuyorsanız kırmızı et ve tereyağı tüketimini sınırlamanız, haftada en az 1-2 kez balık ve kuru baklagil yemeniz gerekiyor. * Oruç tutarken vücut uzun süre susuz kalacağı için, iftar ve sahur arasında bol su içmeye özen gösterin. ![]() * Su içmek bağırsak ve böbreklerin çalışmasını hızlandırır. Ancak yemek esnasında su içmek, sindirim sistemini bozabilir. * Ramazan'da sigara tiryakilerinin çoğu, iftar yemeğine başlamadan hemen bir sigara içer. Aç karnına içilen sigaranın zararları çok daha fazla olduğu için, yemekten önce sigara içmeyin. RAMAZAN İÇİN DİYET ÖNERİLERİ Türk Kalp Vakfı Beslenme ve Diyet Uzmanı Dr. Sumru Özbay'ın Ramazan özel diyeti Sahur önerileri * 3 kibrit kutusu kadar peynir, 5-6 zeytin, bol salata, 4 dilim ekmek, bol salata. Veya: * 1 kibrit kutusu kadar peynir, 1 yumurta, 5-6 zeytin, söğüş salata, 4 dilim ekmek. Veya: ![]() * 3 yumurtalı menemen, 4 dilim ekmek, çay ya da kahve. İftar önerileri * 1 kâse çorba, 1 porsiyon et (tavuk ya da balık), 1 porsiyon sebze yemeği, yarım su bardağı yoğurt, salata, 2-3 dilim ekmek. Veya: * 1 kâse çorba, 1 porsiyon et, 1 porsiyon sebze yemeği, salata, yarım su bardağı yoğurt, 5-6 çorba kaşığı pilav veya makarna, 1 kâse komposto. |
RAMAZAN HUTBELERİ
![]() |
![]() Dinimizdeki temel ibadetlerden birisi de Ramazan ayında oruç tutmaktır. Oruç, Bakara sûresinin 183. ayetinde belirtildiği üzere, İslâmiyetten önceki ilâhî dinlerde de var olan ve tarihin derinliklerine kadar uzanan bir ibadettir. Oruç, niyet ederek tan yerinin ağarmaya başlamasından, güneşin batmasına kadar yemekten, içmekten ve cinsî ilişkiden uzak durmak suretiyle yerine getirilen bir ibadettir. Oruç, müslüman, akıllı ve erginlik çağına gelmiş olan herkese farzdır. Kendisine oruç farz olduğu halde, oruç tutamayacak kadar hasta olanlar ile yolcular, oruç tutmayabilirler. Yolcular memleketlerine dönünce, hastalar da iyileşince tutamadıkları oruçlarını kaza ederler. İyileşmeleri mümkün olmayan hastalar ise, tutamadıkları ramazan oruçlarının her günü için bir fidye, yani, bir kişinin bir günlük yiyeceğini veya o yiyeceğin karşılığı olan parayı yoksula verir. Oruca kalb ile niyet etmek yeterli ise de, dil ile de "niyet ettim Allah rızası için oruç tutmaya" demek suretiyle, niyetin hem kalb ile hem de dil ile yapılması daha güzeldir. Oruç tutmak gayesi ile sahura kalkmak da niyet sayılır. Her günün orucuna ayrı ayrı niyet etmek şarttır. Oruç, insanları dünyada kötülüklerden sakındıran, ahirette de cehennem azabından koruyan ve günahların bağışlanmasına vesile olan bir ibadettir. Orucun farziyeti ile ilgili ayette Cenab-ı Hak: "Ey iman edenler! Kötülüklerden sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı"(1) buyurmak suretiyle, orucun farz kılınmasındaki hikmetlerden bazılarını açıklamıştır. Bunlar; kötülüklerden uzak durmak, nefsi terbiye etmek, ahlâkı güzelleştirmek, merhamet duygularını geliştirmek, sıkıntılara katlanmayı ve sabretmeyi belletmek, nimetlere şükretmeyi öğretmek, kısaca maddî ve manevî bakımlardan huzura kavuşturmaktır. Sevgili Peygamberimiz de bir hadislerinde: "Kim Ramazan orucunun farz olduğuna inanarak ve karşılığını da yalnız Allah'tan umarak oruç tutarsa, onun bütün geçmiş günahları bağışlanır"(2) buyurarak orucun günahlardan bağışlanma vesilesi olan önemli bir ibadet olduğuna işaret etmişlerdir. Değerli Mü'minler ! İnsanın, orucundan beklediği manevî hazzı alabilmesi ve günahlarının bağışlanması için, sadece midesine değil, bütün organlarına oruç tutturması gerekir. Yani insan, nefsinin aşırı isteklerine karşı koyabilmeli, öfkesini yenebilmeli ve eline, ayağına, diline, gözüne, kulağına, kalbine, düşüncesine oruç tutturabilmelidir. Başkalarına zarar vermekten, etrafındaki insanları huzursuz etmekten kaçınmalı, herkesle iyi geçinmeli ve kendisi ile iyi geçinilmelidir. Böylece, bütün ibadetlerde olduğu gibi, özellikle oruç ibadetinin gayesi olan insanın olgunlaşması, ahlâkının güzelleşmesi gerçekleşecek, dolayısıyla ferdin ve toplumun hayatı huzurlu ve mutlu olacaktır. 1- Bakara, 2/183. 2- Riyazü's-Salihin Terc. c. 2. sh. 489. ttp://www.diyanet.gov.tr 'den alınmıştır.... RAMAZAN AYININ FAZİLETİ Muhterem Müslümanlar! Sosyal yardımlaşma ve dayanışmanın pekiştiği, sevgi, saygı ve kardeşlik duygularının daha da güçlendiği Ramazan ayını idrak etmek üzereyiz. Ramazan ayının diğer aylara oranla dini ve sosyal hayatımızda büyük önemi vardır. Zira insanları doğru yola ileten ilâhî kelâm Kur'an-ı Kerim'in indirildiği bir ay olması ve içinde "bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi"nin bulunması, bu ayın manevi değerini daha da artırmaktadır. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur'an'ın indirildiği aydır..."(1) Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) de bu ayla ilgili olarak: "Bir kimse, inanarak ve sevabını sadece Allah'tan bekleyerek, Ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır."(2) buyurmuştur. Değerli Mü'minler! Oruç ayı olan Ramazan ayı, bir çok hikmeti ihtiva eder. İdrak etmekle manevi açıdan huzur bulduğumuz ve sevinç duyduğumuz bu ayda sayısız nimetlerin kıymetini hatırlıyor, geçici lezzet ve duygulardan vazgeçip Yüce Allah'ın emir buyurduğu oruç ibadeti ile sonsuza dek sürecek manevî hazlara ulaşmanın sırrına eriyoruz. Oruç; insanın azim, sebât, kanâat, metânet ve sabır gibi ahlâkî güzelliklere sahip olmasına, aç kalarak nimetlerin kıymetini bilmesine ve bu vesîle ile yoksulların halini düşünüp onlara merhamet ve şefkat hisleriyle yaklaşmasına sebep olur. İşte bu özelliği ile Ramazan, nefislerin terbiye edildiği, yoksulların doyurulup gözetildiği, sevap ve mükafatın arttığı; af ve mağfiretin çokça ihsan edildiği bir aydır. Tutulan oruçları, kılınan teravih namazları, okunan hatim ve mukabeleleri, iftar ve sahurları, dua, tövbe, zikir ve niyazları ile baştan sona bir feyz, rahmet ve bereket ayıdır. Muhterem Müslümanlar! Ramazan, Allâh'a olan kulluk şuurunu derinden hissettiğimiz; milli birlik ve beraberliğimizin pekiştiği mübarek bir zaman dilimidir. Dolayısıyla Ramazan Ayının kıymetini bilelim. Ondan en iyi şekilde yararlanalım. Gönüllerimizi ferahlatan manevî havasını yaşayalım. Bu vesileyle, geçmişimizi muhasebe ederek, gafletten, kötülüklerden ve haramlardan kendimizi uzak tutalım. Yapacağımız iyilikler ve ibadetlerle Allah'ın rızasını kazanmaya çalışalım. Kur'an ayında Kur'an'a sarılalım, onu hayatımıza rehber edinelim. Yüce Mevlâ'dan Ramazan Ayı'nın, milletimize, tüm İslâm alemine hayırlar getirmesini, insanlığın hidayet ve barışına vesile olmasını dilerim. 1- Bakara, 2/185. 2- Buharî, Savm,7. |
ORUCUN FAYDALARI
![]() |
![]() İnsan nefsinin aşırı isteklerine ve ihtiraslarına engel olur. Oruç tutanlar daha sabırlı ve metin olurlar. Peygamberimiz: "Oruç sabrın yarısıdır." buyurmuştur ve aynı zamanda: �Sabır imanın yarısıdır." hadis-i şerifleriyle orucun, imanın dörtte biri olduğu sabit olmuştur. Senenin diğer aylarında devamlı çalışan ve yorulan mide oruç aracılığıyla dinlenme imkanı bulur. Oruç, toplumun ahlâki hayatını değiştirir, iyiye ve güzele götürür. Zenginler, oruç sayesinde fakir ve yoksulların durumunu daha iyi anlar. Böylece bireyler arasında yardımlaşma, acıma, şefkat ve merhamet duyguları gelişir. Ilâhi bir emir olduğu için ramazanda kendisine helâl olan şeyleri yapmayan kimse haramlara hiç yaklaşmaz. Bunlardan başka orucun bir çok dini yararları vardır: 3082 - Hz. Ebu Hüreyre (radiyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Ademoğlunun her ameli katlanır. (Zira Cenab-i Hakk'in bu husustaki sünneti şudur:) Hayır ameller en az on misliyle yazılır, bu yediyüz misline kadar çikar. Allah Teâla Hazretleri (bir hadis-i kudside) şöyle buyurmuştur: "Oruç bu kaideden hariçtir. Çünkü o sırf benim içindir, ben de onu (dilediğim gibi) mükâfaatlandıracağım. Kulum benim için şehvetini, yiyeceğini terketti." "Oruçlu için iki sevinç vardır: Biri, orucu açtığı zamanki sevincidir; diğeri de Rabbine kavustuğu zamanki sevincidir. Oruçlunun ağzından çıkan koku (halüf), Allah indinde misk kokusundan daha hoştur.'' 3104 - Hz. Ayşe ve Hz. Hafsa (radiyallahu anhümâ) buyurdular ki: "Sadece şafaktan önce niyet edenlerin orucu muteberdir.'' �Bir kimse ramazanın faziletine inanarak ve mükafatini Allah'dan ummarak oruç tutarsa gecmiş günahları affolunur." |
Orucun farz oluşu
Orucun Müslümanlara farz olduğu Bakara suresindeki:
"Ey İman edenler! Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi, sizlere de farz kılındı. Ta ki, korunasınız" ayetiyle bildirilmiş, ayrıca aynı surenin 185. ayetinde de "sizden kim bu aya (Ramazan'a) erişirse oruç tutsun" denilerek oruç ibadetinin yerine getirilmesi emredilmiştir. Hz. Muhammed de, İslam'ın beş temelinden birinin Ramazan ayında oruç tutmak olduğunu bildirmiştir.
Birinci ayetten açıkça anlaşılıyor ki oruç, ilk peygamber Adem (a.s.)'den itibaren bütün peygamberlere ve onlara inananlara farz kılınmıştır. Oruç, insanlığın ilk zamanlarından beri yerine getirilmesi emredilen bir ibadettir. Çünkü, ruhen arınıp ahlaken olgunlaşmak bakımından insanın oruca ihtiyacı olduğu gibi maddî ve manevi pek çok faydaları da vardır. Anlamlarını sunduğumuz ayetlerde orucun, müslümanlara farz olduğu bildirilmiş; hasta, yolcu ve oruç tutmaya gücü yetmeyenler için getirilen kolaylıklar hakkında da şöyle buyurulmuştur:
"(Oruç) sayılı günlerdir. Sizden her kim hasta yahut yolcu olursa tutamadığı günler kadar diğer günlerde oruç tutar. (İhtiyarlık veya şifa umudu kalmamış hastalık gibi devamlı mazereti olup da) oruç tutmaya güçleri yetmeyenlere bir yoksulu doyuracak fidye gerekir."
Bu ayette, geçerli mazereti olanların, orucu Ramazan'dan sonraya erteleyebilecekleri bildirildikten sonra sürekli mazereti olup da ömürboyu oruç tutmaya gücü yetmeyenlere bunun karşılığında fidye vermeleri emredilerek gerekli kolaylık sağlanmıştır. Ciddi ve geçerli bir mazeret olmadıkça belirli şartları taşıyan Müslümanların ise bizzat oruç tutarak Allah'ın emrini yerine getirmesi gerekir.
Orucu Ramazan sonrasına ertelemeyi gerektiren durumlar
1) Hastalık: Bir hasta oruç tuttuğu takdirde hastalığının artmasından veya uzamasından korkarsa oruç tutmayabilir. Hastalığı iyileşince tutamadığı oruçları kaza eder. Hastaya bakan kimse de böyledir. Ramazan ayında düşmanla savaşan asker, oruç tuttuğu takdirde zayıf düşeceğinden endişe ederse misafir durumunda olmasa bile oruç tutmayabilir. Savaşa katılacağı kesinlikle veya kuvvetli bir ihtimalle biliniyorsa henüz savaşa girmeden önce de zayıf düşme endişesiyle yine oruç tutmayabilir. Tutamadığı oruçları daha sonra kaza eder.
2) Yolculuk: Ramazan ayında en az 90 km. mesafeye yolculuğa çıkan kimse oruç tutmayabilir. (Hamza el-Eslemi adındaki sahabî peygamberimize yolculukta oruç tutup tutmayacağını sorunca peygamberimiz ona: -"İster tut, ister tutma" diye cevap vermişti. Bu hüküm, dinen yolcu (misafir) sayılan kimseler içindir. İkamet ettiği yerden en az 90 km. veya daha fazla mesafeye yolculuk yapan ve gittiği yerde 15 günden az bir süre kalmaya niyet eden kimse dinen misafirdir. Eğer gittiği yerde 15 günden fazla kalmaya karar vermişse, o yere vardığı andan itibaren misafir olmaktan çıkar.
Buna göre, Ramazan ayında bulunduğu yerden en az 90 km. uzaklıkta bir yere yolculuk yapan kimse yolculuk süresince oruç tutmayabilir. Gittiği yerde 15 günden az kalacaksa hüküm yine aynıdır. Eğer gittiği yerde 15 gün kalacaksa yolculuğu bitince vardığı yerde orucunu tutması gerekir. Yolculuk hali bitince tutmadığı günleri kaza eder.
3) Zor Görmek: Orucu bozmak için ölümle veya vücuduna bir zarar verilmekle tehdit edilen kimse orucunu bozabilir. Bozduğu orucu sonra tutar.
4) Gebe ve Emzikli Olmak: Gebe veya emzikli olan bir kadın, oruç tuttuğu takdirde kendisine veya çocuğuna bir zarar geleceğinden korkarsa oruç tutmayabilir. Gebelik ve emziklilik hali sona erince tutamadığı günleri kaza eder.
5) Şiddetli Açlık ve Susuzluk: Oruçlu bir kimse açlık veya susuzluk sebebiyle aklının bozulmasından veya vücuduna ciddî bir zarar geleceğinden korkarsa, orucunu bozabilir. Sonra uygun bir zamanda tutamadığı oruçları kaza eder.
6) Yaşlılık ve Düşkünlük: Vücudu günden güne düşen ve oruca dayanamayan iyice ihtiyarlamış olan kimseler oruç tutmayabilir. Bunlar sonradan da orucu kaza edemiyecekleri için tutamadıkları her günün orucunun yerine fidye verirler. İyileşme ümidi olmayan hastalar da böyledir. Bu özür sahiplerinden herhangi biri, özrü devam ederken ölürse tutamadıkları oruçlar için fidye verilmesini vasiyet etmesi gerekmez.
Özrü ortadan kalkıp tutamadığı oruçlarını kaza edecek kadar bir zamana yetişir de oruçları daha kaza etmeden ölürse bu oruçlar için malının üçte birinden fidye verilmesini vasiyet etmesi lâzımdır. (Ölenin varisi yoksa malının tamamından vasiyet eder.
Eğer vasiyet etmezse, varislerinin teberru olarak ölenin fidyesini vermesi caizdir.
Oruç çeşitleri
1- Farz olan oruçlar: Ramazan ayında oruç tutmak. Ramazanda tutulamayan orucu başka günlerde kaza etmek ve keffaret oruçları da farzdır.
2- Vacip olan oruçlar: Adak oruçları ile bozulan nafile oruçları kaza etmek gereklidir.
3- Sünnet olan oruçlar: Muharrem ayının dokuzuncu gününü onuncu günü ile veya onuncu gününü onbirinci günü ile birlikte oruç tutmak sünnettir.
4- Müstehab olan oruçlar: Kamerî ayların onüç, ondört ve onbeşinci günleri ile haftanın pazartesi ve perşembe günleri ve Ramazandan sonra Şevval ayında altı gün oruç tutmak sevaptır.
5- Yanlış olan oruçlar: Yanlış olan oruçlar iki kısımdır:
a) Tenzihen yanlış olan oruçlar: Muharrem ayının sadece onuncu günü ile yalnız cuma ve yalnız cumartesi günlerinde oruç tutmak, akşamdan iftar etmiyerek bir günün orucunu ertesi güne birleştirmek yanlış olduğu gibi, kişiyi zayıf düşürmesi ve orucu âdet haline getireceği için senenin tamamını oruç tutmak da yanlıştır.
b) Tahrimen yanlış olan oruçlar: Ramazan bayramının birinci günü ile kurban bayramının dört günü oruç tutmak tahrimen yanlıştır. Bu günler, Allah'ın kullarına birer ziyafet günleridir.
Fidye, kaza ve keffaret nedir?
KAZA: Kaza, bozulan orucun yerine gününe gün oruç tutmaktır.
KEFFARET: Keffaret, Ramazanda bile bile bozulan bir gün orucun yerine iki kameri ay veya altmış gün peşpeşe oruç tutmak demektir. Ayrıca bozulan orucun da kaza edilmesi gerekir. Keffaret, sadece Ramazan ayında tutulan orucun bile bile bozulmasının cezasıdır. Diğer oruçların bozulması halinde yalnız kaza, yani gününe gün oruç tutmak yeterli olur.
Ramazan orucu öbür aylarda kaza edilirken bilerek bozulsa yine kaza lâzım gelir, keffaret gerekmez.
Keffaret orucu, ara verilmeden peşpeşe tutulacağı için Ramazan ayına ve oruç tutulması haram olan günlere rastlamaması lâzımdır.
Keffaret orucuna kameri aylardan birinin ilk gününde başlanırsa iki ay ara vermeden oruç tutulur. Bu aylardan ikisi de yirmidokuz gün çekse bile iki tam ay oruç tutulduğu için keffaret tamamlanmış olur.
Ayın ilk günü değil de diğer günlerde başlanırsa hiç ara vermeden 60 gün oruç tutularak keffaret tamamlanır. Herhangi bir sebeple keffaret orucuna ara verilir veya eksik tutulursa yeniden başlayıp altmış günü kesintisiz tamamlamak lâzımdır. Kadınlar keffaret orucu tutarken araya giren ayhali günlerini tutmazlar, ayhali yani âdet halleri bitince ara vermeden oruca devam ederek 60 günü tamamlarlar. Kadın, adet hali bittiği halde oruç tutmayarak keffaret orucuna ara verirse, keffarete yeniden başlaması gerekir.
Birkaç defa keffareti gerektirecek şekilde orucunu bozan kimseye bunların hepsi için bir keffaret orucu yeterli olur. Ancak keffareti yerine getirdikten sonra yine kasten orucunu bozarsa bundan dolayı da ayrıca keffaret icab eder.
Yaşlı veya hasta olup keffaret orucu tutmaya gücü yetmeyen kimse keffaret olarak altmış fakiri sabah ve akşam yedirip doyurur. Veya yemek parasını fakirin eline verir. Her günlük yiyecek bir fitre miktarıdır. Fitre miktarı bu parayı ayrı ayrı altmış fakire verebileceği gibi, hergün bir fitre miktarı olmak üzere altmış günde bir fakire de verebilir.
Altmış günlük yiyeceği veya fitre miktarı olan değerini bir günde bir fakire verirse sadece bir günlük yerine geçer.
Oruçluya yasak olan ve olmayan davranışlar
1. Bir şey tatmak.
Ancak zorunlu hallerde bir şey yutmamak kaydiyle yemeğin tuzuna bakılabilir. O takdirde mekruh olmaz.
2. Gereksiz olarak bir şey çiğnemek. Çocuğu için bir şey çiğnemesi gereken kadın, bu işi yapacak başka bir yol bulamazsa küçük çocuğunu korumak maksadıyla çiğneyebilir.
3. Kendine güveni olmayan kimsenin hanımını öpmesi ve kucaklaması.
Bir boşalma olmaması durumunda böyledir. Eğer öpmek veya kucaklamakla boşalma meydana gelirse mekruh olmakla kalmaz, oruç bozulur. 4. Tükrüğünü ağzında biriktirip yutmak.
5. Kan aldırmak veya ağır bir işte çalışmak gibi kendisini zayıf düşüreceğine kanaat getirdiği bir iş yapmak. (Zayıf düşürmeyeceğine kanaat getirirse mekruh olmaz.)
ORUÇLUYA MEKRUH (YASAK) OLMAYAN ŞEYLER
1. Gül ve misk gibi şeyleri koklamak
2. Gözüne sürme çekmek
3. Kendisinden emin olmak kaydıyla hanımını öpmek. Kendisine güveni olmadığı takdirde mekruhtur. Çünkü, bu davranış orucun bozulması ile sonuçlanabilir.
4. Misvak kullanmak, ağzını fırça ile temizlemek.
5. Ağzına su alıp çalkalamak.
6. Burnuna su çekmek.
7. Banyo yapmak